“Ele düşte ele düştü,
Canıma velvele düştü 
Kerkük elden ele düştü
Varım amma biten benim.”
Kerkük’ün durumunu bu günlerde en iyi bu hoyrat anlatıyor sanırım.
Önceki gün ulusal gazetelerin birer sütunluk kısımlarında boşluk doldurma tarzında bir haber yer aldı.
Irak’ın kuzeyindeki ezeli ve ebedi Türk yurdu olan Kerkük kentinde bulunan tarihi Osmanlı kışlasının ihmal, ilgisizlik ve yoğun yağmurdan yıkıldığını söylüyordu haber.
1863 yılında inşa edilen bu kışla 1985 yılına kadar Irak ordusu tarafından da yine kışla olarak kullanılmış.
Daha sonra hain peşmerge yerleşmiş buralara.
Ezelden ebede kadar Türk’e düşmanlık besleyen, Irak’taki Türk varlığını silmeye çalışan, Türk yurtlarına katliamlar uygulayan alçak peşmergeye yurt olmuş cihan devletinin mübarek kışlası.
Kerkük’ün simgesi Kerkük Kalesi’nin de aynı akıbete hızla ilerlediği yine ulusal basına yansıyan haberler arasında.
Kerkük’te yıkılan sadece kışla ve kalelerimiz mi peki?
Peşmergenin siyasal yönden de bölgeyi zapt ettiği ve Türkiye’den izzet-ikram gördüğü günden bu yana durum aynı aslında.
Yani Kerkük’te son yıllarda Türk Milleti’nin varlığı da yıkılıyor.
Bin yıllık kültürü, tarihi ve Kerkük’te bulunan koca çınarın kökleriyle oynanmak suretiyle, oradaki Türk çınarı da yıkılmak, devrilmek isteniyor.
Bölgedeki Irak Türkleri, 1959 yılındaki yalnızlığının daha beterini yaşıyor şuan.
Peşmerge bağımsız devlet hazırlığındayken, Bağdat Hükümeti Irak’ta Türkler hariç tüm etnik grup ve kökenleri tanırken, Türkler her şeyiyle kaderine terk edilmiş durumda.
Tuzhurmatu’dan kaçarak Yozgat’a gelen bir Türkmen diyor ki: “Bizim evimizi IŞİD bastı, zapt etti, kendisine kışla etti. Evsiz-yurtsuz kalınca, can ve namusumuzu kurtarmak adına buraya geldik”.
Irak Türkleri’nin durumu bu işte.
Milli varlığımız, birlik ve bütünlüğümüz adına Yozgat ne ise Kerkük’te odur.
İçinde Kerkük’ün olmadığı, bulunmadığı bir milli birlik ve bütünlükten bahsedilemez!
Yozgat’ın bağımsızlığı, istikbali ve özgürlüğü Kerkük’ün elindedir.
Bugün siz Türkiye’nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü koruyacaksanız bu iş ne Edirne’den başlar, ne Kars’tan.
Hakkari’yi, Diyarbakır’ı, Şırnak’ı Kerkük’ten koruyabilirsiniz.
Kars’ı, Ardahan’ı, Erzurum ve Van’ı Tebriz’den, Bakü’den, Karabağ’dan koruyabilirsiniz.
Edirne’nin savunması Balkanlar’dan yapılır, Üsküp’ten, Kosova’dan, Manastır’dan yapılır.
Siz derin köklerinizi unutur, kurutmaya çalışanları görmezden gelirseniz, çınarınıza bir gün hızarı uğratırlar.
Buraları ihmal edip, devlet politikanızdan çıkardığınız takdirde Gazze ve Kahire’dekiler için gözyaşı dökmeniz hiçbir mana ve anlam ifade etmeyecektir.
“Gel gör ne barbad oldım
 Öz yurdımda yad oldım
 Düştim kara günlere
 Yaman dilde yad oldım”