GEÇTİĞİMİZ günlerde yaşlı bir teyzeyle, bir kültürel ortamda tanışma fırsatım oldu.
Kendisi 80 yaşının üzerinde ama hayat ile barışık ve enerjik birisiydi.
Biraz muhabbetten sonra teyzenin de kültür-sanat işleriyle ilgilendiğini öğrendik.
Bu ihtiyar teyzemiz biraz sonra peş peşe maniler sıralamaya başladı.
Hem de nefes almadan, peş peşe maniler söyleyebiliyordu.
Söylediği manilerin konuları hasretlik, sevda, vatan gibi konuları işliyordu.
Günümüz gençliği sosyal medyadan kafayı kaldırmadığı için, iki kıta şiir bile ezberleyemiyor.
En sonunda bazı türkü isimleri söyledi.
Şimdi türkü ve şarkı adında okunanların soytarı işi olduğu eleştirisini yaptı.
O sırada saydığı türkü isimlerini de, tıpkı maniler gibi söylemesini istediler.
Yaşlı teyze bunun üzerine şu cevabı verdi:
“Olur mu türkü söylediğimi Yusuf Hoca duyarsa, hacılığımı iptal eder”.
Bunun üzerine biraz gülme fırsatımız oldu.
YUSUF HOCA KİM?
Akabinde Yusuf Hoca’nın kim olduğu soruldu.
Teyze şu cevabı verdi:
“Ben hacca gittim ya, Yusuf Hoca orada bizim hocamızdı” diye yanıt verdi.
Meğer hacca gitmeden önce köyde düğünlerde, kadınlar arasında eline tef alıp türküler de söylüyormuş.
Lakin hacca gittikten sonra bir bayırda hacılarını toplayan Yusuf Hoca, onlara şöyle seslenmiş:
“Kardeşler, bacılar artık hacı oldunuz. Buradan döndükten sonra da hacılığınızı sürdürmelisiniz. Toplum içindeki hareketleriniz, yaşantınız, tavrınız tıpkı buradaki gibi olmalı”
İşte bunu kulağına küpe yapan bu teyzemiz de yıllardır öyle hareket etmiş.
O yüzden türkü söylemesi istendiğinde, bu eylemin hacılığına zarar getireceğini ifade etmek maksatlı bu cümleyi kuruyor.
NEDEN ANLATTIM?
Tüm bunları niçin anlattım?
Bazen toplumumuzu ilahiyatçılar veya tarikat mensubu hocalar, dini konularda çok fazla teferruata boğuyorlar.
Dini konularda ilahiyatçıların araştırmalar yapması, ilmi çalışmalar yürümesi şarttır.
Ancak topluma din ve dini konular anlatılırken insanımızı detaya boğmaları da, meselenin anlaşılmasından ziyade, karıştırılmasına sebep olmaktadır.
Yukarıdaki teyzemizin hac konusundaki inancı tamamen saf Anadolu inancıdır.
Yalın ve temiz Anadolu irfanıdır.
Bazen de detaylara, ince ayrıntılara takılmadan böyle saf ve masum inanmak gereklidir.
ŞÖYLE DİYOR…
Sosyal medyada paylaşım yapan bir vatandaş şöyle yazmış:
“Fark ettiniz mi? Üniversite açılan illerde kitap, kütüphane sektörü falan gelişmiyor.
Kafe, bar sektörleri gelişiyor. Nitelikli bireyler değil, diplomalı cahiller yetiştiriyoruz…”
Paylaşıma hak vermedim desem yalan olur.
Sizce de durum bir parça öyle değil mi?
SONBAHAR
Bu mevsim fotoğrafçıların rengidir.
Doğada tüm renkleri bir arada bulabilmenim mümkündür.
Yozgat, bozkırın ortasında kalan bir vilayettir.
Lakin bazı ilçelere doğru açıldığınızda, sonbaharın renklerini ve tonlarını görmeniz mümkündür.
Fotoğraf safarisine katılan insanların uğrak noktalarından bir tanesi burası olabilir.
Bunun için birçok alternatif mekan bulunduğunu belirtmek isterim.
Haydi selametle…