BUGÜN gazete ve gazetecilikle ilgili yazalım ve noktayı koyalım. Aslında bu yazıyı nasıl yazacağımı, nasıl tamamlayacağımı da bilemiyorum. Bir giriş yapalım ve sonunu bağlayalım. Yaklaşık yedi yıl olmuş ben bu mesleğe başlayalı.
Ondan önce ayakkabıcıda çalışıyordum.
Beni tanıyanlar daha nitelikli bir iş yapmam gerektiğini, bu işlere yatkınlığımı hatırlattılar. Yiyecek ekmeğimiz varmış, biz de İleri Gazetesi’nde işe başladık ve 7 yıl gazetecilik yapmaya çalıştık.
Çalıştık diyorum çünkü tam manasıyla hakkını verebildik mi, bilemiyorum…
Türkiye’nin en zor mesleklerinden birisidir gazetecilik. Gazetecilik yapmak, gazete çıkarmak hem keyiflidir, hem streslidir. Hem yorucudur, hem dinlendiricidir. Hem zordur, hem kolaydır…
Gazete çıkarmayı ben hep fırıncılığa benzetirdim. Fırıncılar sabahın erken saatlerinde gelirler, torba torba unları kazanlara dökerler, hamur ederler, hamurları odun ateşine verirler, pişirirler, ekmek olur. Yazması kolay lakin bu kadar meşakkatli bir süreci vardır.
Gazete yapmak da aynı böyledir.
Fotoğraf çekersin, haberini yazarsın, dizgisini gerçekleştirirsin, tashih yaparsın, matbaaya yollarsın, kalıbını çekerler, basıma hazır hale getirirler, sonra basarlar…
Tüm bunları yaparken o günün sayısı senin evladındır, çocuğundur. Aynı evladınla ilgilenmiş gibi günün sayısıyla ilgilenirsin. Fotoğrafına özenirsin, yazdığın metine özenirsin, dizgi işiyle saatlerce uğraşırsın.Önce gazeteyi sen okursun, bir harf dahi yanlış ise bulup düzeltirsin. 
Aynı özveri matbaada da devam eder ve ortaya bir gazete çıkar…
Yozgat’ta kıt imkanlarla bu işi yapmaya çalışan gazeteciler var. Bir de sadece bu mesleği kullanan, daha çok cüzdanındaki kart ile elindeki makineyi ön plana çıkarıp işin havasında olanlar… 
Bana gazetecilik yukarıdaki gibi öğretildi.
Bu mesleğe beni kabul eden ve üzerimde emeği olanların isimlerini ve emeklerini saysam, sayfa yetmez. Hepsine yürekten teşekkür ediyor, helallik talep ediyorum.
Sevindiğim şeylerden bir tanesi de çalıştığım İleri’de bana hep gazetecilik gösterildi, gazetecilik öğretildi, gazetecilik yapmam söylendi.
Onun dışında hiçbir işe vazifelendirilmedim.
Hep yazdım, fotoğraf çektim, makaleler kaleme aldım. Ben tam 7 sene yazı yazdım ve bir kere dahi yazıma müdahale edilmedi.
Çalıştığım İleri Gazetesi de hep gazetecilik yaptı, gazetecilikten para kazandı ve Yozgat’ta gazeteciliği ayakta tutmaya çalıştı, halen de bunun mücadelesini veriyor.
İstese bu sektörden çoktan çekilebilir, daha kârlı işlerde ticari hayatını sürdürebilirdi. Lakin Yozgat’a karşı bir sorumluluk, Yozgat’a karşı bir aşk ve 50 senelik İleri’yi yaşatabilme arzusu…
Dediğim gibi bunları sadece her gün hazırladığı yeni sayıya küçük bir bebeği, evladı gibi bakanlar anlayabilirler…
Yazının başında da belirttiğim gibi, bu yazıyı yazmakta hayli zorlanıyorum.
Çünkü bu benim son köşe yazım…
Bugünden itibaren gazetecilik mesleğine nokta koyuyorum.
Allah nasip ederse başka bir meslekte, başka bir şehirde hayatıma devam edeceğim.
Yozgat’ın ve sektörün daralan imkanları, gelecek kaygısı bizi bu noktaya getirdi.
Ben, 7 yıl boyunca onurlu bir şekilde bu işi yaptığımı düşünüyorum.
Takdir okuyucunundur…
Kimsenin şahsını hedef almadığımı, şahıslar yerine, meselelerle ve sorunlarla ilgilendiğimi düşünüyorum.
Lakin yine de herkesten helallik talep ediyorum.
Başta bana 7 yıl bu gazetede ekmek veren, evime ekmek götürmeme vesile olan Mükremin Kayhan’ın ellerinden öpüyorum.
Yine beni yanına çırak alarak sıfırdan bu mesleği öğreten; üzerimde hakkı olan Erhan Kayhan, Yasin Kayhan, Seyfi Çelikkaya, İhsan Çelikkaya, Tarık Yılmaz, Yunus Emre Çelikkaya ve tüm Yozgatlılar haklarını helal etsinler.
Benden yana helal olsun.
Haydi selametle…