ŞU sosyal medya var ya hani.
Kullanmasını iyi bilirseniz birçok şeyi görebilirsiniz.
Mesela önemli fikir insanlarını oradan takip edebilirsiniz.
Yazısını okumak istediğiniz bir yazarın yazılarına anında erişebilirsiniz.
Doğrudan o isimle yazışma imkanınız var.
Başka imkanlar var…
Bir toplantı fotoğrafı dikkatimi çekti.
İyice inceledim.
Tek tek yüzlere, çehrelere baktım.
Adına istişare denmişti, lakin içeriğinin istişare ile ilgisi yoktu.
Şatafat ön plandaydı.
Demek ki az bir şey de olsa yakalanan imkanlar değerlendirilmeliydi.
Sanırım öyle düşünmüşlerdi.
Sonra aklıma ‘iktidarda olsalardı?’ sorusu geldi.
Demek ki iktidarda olsalar daha iyisini, daha büyüğünü yapacaklar.
Topluma faydası olmayan, kendilerine menfaat sağlayan organizasyonlar…
O zaman bugün vazife başında olanları eleştirirken, dozunu kaçırmamak gerektiğini hatırladım.
Yada bugün eleştirilenleri eleştirenler, yarın o makamlara geldiklerinde, eleştirdikleri gibi olacaklar sanırım.
Yani, eleştirenlerin gözü eleştirilenlerin yerinde mi?
Şu anda gözüken tablo bu…
Devlete veya hükümete az bir şey yaklaşma-yakınlaşmada uygulamalar, faaliyetler böyle oluyorsa, iktidarda olduklarında kim bilir neler olur…
Oysa insan toplumun yaralarını saracak hamleler bekliyor.
Oysa insan yarınlara dair büyük cümleler, iddialar ortaya atmalarını bekliyor.
Oysa insan yarınların büyük memleketini inşa etmek için bir bardak çay ile istişareler yapmalarını bekliyor.
Mesele ‘jiplere kim binecek?’ kavgası ise bu memlekete yazık.
GENÇLER GİTMİŞ…
Yine sosyal medyada bir tanıtım videosu izliyorum.
Bu kez bir siyasi partinin istişare toplantısı…
Genel Başkan salona girince bir müzik çalıyor arkadan.
Yıllardır aşina olduğumuz, marş türünde bir müzik.
Lakin bu kez sözleri değiştirilmiş, günümüze uyarlanmış.
Yani, eskiden marş ‘ey genç adam dava sana emanet!’ diye başlarken, bu kez ‘falan başkan dava sana emanet’ diye başlıyor.
Ne olmuş da böyle olmuş?
Acaba gençler mi davayı veya partiyi terk etmiş, yoksa gençleri davadan mı kovdunuz?
Ya ben ayrıntılara aşırı takılıyorum, ya da gidişatta bir arıza var.
AĞRI DAĞI
Rahmetli Galip Erdem’in bir Ağrı Dağı teorisi vardı.
O teoride insanlar bin zahmet ve emekle davayı zirveye çıkaracaktı.
Yoruldular, çalıştılar, tırmandılar ve zirveye ulaştılar.
Lakin davayı dağın eteklerinde unutup, kendilerini zirveye çıkardıklarını anladılar…
Günümüzde artık zirveye tırmanmak için dahi çaba sarf edilmiyor.
Zaten hedef zirveye kendini çıkarmak olmuş.
O yüzden zirvede yöneteni eleştiriyor, onu aşağı çekip, yerine oturma hesapları yapıyoruz.
Neyse, burada noktalayalım…
Bu vesileyle Galip Erdem’i rahmetle anıyorum.
Ayrıca davanın merkezine gençleri koyan, davasını gençlere emanet eden, iyi atlara binip giden; akıncıları, alperenleri, serdengeçtileri de şükranla yad ediyorum.
Haydi selametle…