YERYÜZÜNDE tüm milletler birbiriyle mücadele içindedir ve bu mücadele de kıyamete kadar sürecektir.
Bu nedenle milletler kendi geçmişlerini, kültürlerini ve büyüklerini hatırlamak, dünün acı ve tatlı tarihi hatıralarını unutmadan geleceğini inşa etmek zorundadır.
Milli bilincini yitiren, hafızasını sıfırlayan, dününü unutan milletler maalesef büyük sıkıntılar çekmiş, sömürü çarkında ezilen sıradan bir parça olmuşlardır.
Büyük ve mukaddes devletimizin parçalanması neticesinde, canımızdan bir parça olan Batı Trakya, küffarın elinde kalmış, soydaşlarımız da ata topraklarını terk edemeyerek, o coğrafyada tutunmaya çalışmıştır.
Binlerce yıllık mukaddes devletimizde huzur ve güven içinde yaşayan Rum ve Bulgarların torunları, aynı huzur ve güveni oradaki soydaşlarımıza çok görmüşlerdir.
Bunun neticesinde soydaşlarımıza Batı Trakya’da asimilasyon, işkence, bezdiri uygulanmış ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi uygulanmıştır.
Yunanistan’ın yanı sıra, Bulgaristan’da binlerce yıllık mezar taşlarımızdaki isimlerimiz silinmiş, kimliklerde Türk evlatlarına Bulgar isimleri verilmiştir.
SADIK TÜRK!
Batı Trakya’da bu zalimlikler yapılırken, gelişmelere kayıtsız kalamayan Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Türkleri’nin sesi olmuş, adı gibi ceddine ve tarihine sadık kalmış ve vefatına kadar mücadelesini sürdürmüştür.
Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya ile Anadolu arasındaki tel örgüleri kaldırmış, üniversite öğrenimini Ankara’da gerçekleştirmiş, doktor olarak milletine ve yaşadığı ülke insanına hizmet etme arzusuyla memleketine dönmüştür.
Lakin Batı Trakya Türkleri’nin sağlık sorunlarından önce, var olma ve hayatta kalma sorununu gören Sadık Ahmet, imza kampanyaları, mitingler, toplantılar tertipleyerek Türk toplumunun yaşadığı sıkıntı ve sorunların çözümü için ortaya atılmıştır.
Benim aklım ermez ama kendisi yıllar önce Yozgat Türk Ocağı tarafından şehrimize davet edilmiş ve Yozgat’ta da bir konferans vermiştir.
Konferansta bulunan büyüklerimden kendisi hakkında şöyle bir söz işitmiştim:
Adamcağız geldi burada konuşmasını yaptı, sohbet ettik. Ondan sonra da Yozgat’ın o sert ve soğuk ayazında ceketinin yakasını kaldırdı, elini cebine koydu ve üşüyerek otobüse bindi ve şehirden ayrıldı. Dava adamlığı böyle bir şey işte… Kaç kişi böyle fedakarlığa girer?”.
Dr. Sadık Ahmet’in dün ölüm yıldönümüydü.
Kendisi 24 Temmuz 1995 yılında şüpheli bir trafik kazasıyla hakkın rahmetine kavuştu.
Yozgat’ta dönemin Belediye Başkanı Mehmet Erdemir, bu yiğit dava adamının adını yaşatmak maksadıyla, Karatepe Mahallesi’nde bulunan bir parka adını verdi.
Lakin bugün parkta ne bir levha, ne bir isimlik söz konusu değil.
İSMİ SİLİNENLER
Hatırıma gelmişken hemen aktarayım…
Yozgat’ta Sadık Ahmet gibi değerli şahsiyetlerin adını taşıyan başka yapılar da mevcut idi.
Bunlardan bir tanesi de Yukarı Nohutlu Mahallesi’nde bulunan Ziya Gökalp İlkokulu’dur.
Okulun yıkılmasıyla birlikte Ziya Gökalp’in de adı silinmiş oldu.
Aynı şekilde Yerköy ilçesinde Namık Kemal’in adını taşıyan Namık Kemal İlkokulu da yıkılıp, yenisi yapıldı ve Namık Kemal’in adı bir daha okula verilmedi.
Kıyas ve karşılaştırma yapmak istemem ama geçtiğimiz haftalarda Sivas’ta şehrin en büyük caddesine Mursi adının verilmesi gündemdeydi.
Yazının başlığında da belirttiğim gibi, milletler tarihini, ceddini ve verdiği çetin mücadeleleri unutmadığı sürece ayakta kalırlar.
Bina ve yapılara verilen isimler semboliktir, lakin hafızaları diri tutmaya yarar.
Mesela benim Dr. Sadık Ahmet’i tanımam, parktaki ismini görmemle başlamıştır.
Parkta yazılı ismi yıllar önce internette merak edip aramam sonucu, bu mücadele insanını tanımış ve Batı Trakya Türkleri’nin mücadelesini öğrenmiş oldum.
Bir kez daha kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Haydi selametle…