Din konusunda fetva vermek hassas ve önemli bir iş.
Büyük vebali var. Allah korusun yanlış bir şey söylesen altından kalkamazsın.
Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduğu günden bu tarafa tartışma konusu.
Özellikle son yıllarda siyasi iktidarın Diyanet’i kendi koltuğunun altına almış, sahiplenmiş bir görüntü vermesi, bu kuruma olan eleştiri ve saldırıları da artırdı.
Bazen eleştirildi, bazen hedef tahtasına konuldu, bazen de sabote edildi.
İşte önceki gün yaşanan soru ve cevap krizi gibi.
Diyanet’i dinlersek sitelerinin heklenmek suretiyle ele geçirildiği ve cevabın kendilerine ait olmadığı söyleniyor.
Öbür tarafta ise bir takım deliller ve verilerle cevabın Diyanet tarafından verildiğini ve sitenin normal çalıştığını iddia edenler var.
Diyanet’in böyle bir fetva vereceğine inanmayanlardanım.
Ülkemizde din hizmetlerinin yürümesi ve yürütülmesi, insanların dinlerini yaşama adına danışma ve akıl alma kurumu Diyanet’tir.
Türkiye’de bu kurum siyasiler tarafından zaman zaman istismar edilse de, bizim Diyanet İşleri Başkanı’mız bir Ayetullah değildir.
Ülkemizde farklı dini cemaatler, kendi anlayışları ve kendi referans aldıkları kaynaklara göre İslam’ı yaşar ve müritlerine veya Müslümanlara da kendi anlayış ve kaynaklarına göre dini anlatır.
Oysa Diyanet İşleri Başkanlığı vatandaşlara sadece Kur’an ve Sünnet’ten fetva verir.
Ehli Sünnet kaynakları referans alır.
Onun için Diyanet İşleri Başkanlığı yaşamalı, kendisine verilen görev ve hizmetleri yerine getirmeye devam etmelidir.
Son günlerde kuruma bilinçli bir saldırganlıkta açıkça ortadadır.
Bir hususta şudur ki Diyanet kimsenin duymak istediği cevaba, almak istediği yanıta göre hareket edemez ve fetva veremez.
Diyanet’in sorulan soruya verdiği cevabı beğenmeyenler(Gündemdeki soru ve cevabı kast etmiyorum) bu konuda kurumu suçlayamaz.
İnsanların kendi hayatlarında uygulamak istemediği, kendi yaşam biçimine aykırı gördüğü esaslar ve kurallardan dolayı Diyanet İşleri Başkanlığı suçlanamaz.
Önceki gün kuruma yöneltilen Nişanlı çiftlerin el ele gezmesi sorusunu gazetelerin en sağlam köşelerine ‘skandal cevap’ diye taşımak en büyük ahmaklıktır.
Türkiye’de her fert kendi dini inancını yaşama, kendi inancına göre hareket etme hak ve hürriyetine sahiptir.
Hal böyle iken, siz Müslüman bir ülkede, Müslümanlara din hizmeti veren, fetva ve vaazlarını Kur’an, Sünnet ve diğer Sünni kaynakları esas alarak hazırlayan bir kuruma soru sorma gereği duyuyorsanız, alacağınız cevapta yine bu saydığım kaynaklar referans alınarak size dönecektir.
Birde eğer samimi bir Müslüman iseniz bu kuruma, böyle abuk-subuk, saçma-sapan sorular yöneltmezsiniz.
Her Müslümanın önce ana-babasından, aklı yettikten sonrada kendiliğinden dinini öğrenmesi, dininin emir ve yasaklarını zihnine kazıması gerekir.
Şayet skandal soruya verilen, skandal yanıt DİB tarafından verildiyse o daha da vahim, en vahim, bizler ve toplum için ayrı bir dert ve elemdir.
Öyle olduğunu düşünmek dahi istemiyorum.