CUMA günleri camilerdeki imamlarımızın bir kısmı cemaate kendisi vaaz veriyor.
Artık tüm camiler mi böyle, yoksa sadece benim gittiğim camiler mi orasını bilemiyorum.
Her cami imamının kendisinin vaaz vermesini çok doğru ve olumlu bulanlardanım.
Merkezi camide konuşan vaizin cazırtılı müzik setleriyle her camiye verilmesinin bence pek bir anlamı olmuyor.
Çünkü diğer camideki vatandaşlar, merkezi vaaz sistemiyle verilen vaazı anlamıyor bile.
Lakin tam karşında yüzünü sana dönen bir imamın söylediklerini anlıyor, analiz ediyor kimi zaman da düşünüyorsunuz.
Dün camilerdeki vaazlardan eş cinsellik, cinsiyet eşitliği gibi konulara değinildi.
Son zamanlarda ülkemizde bu tarz eylem ve gösteriler bilindiği gibi yoğunlaştı.
Bir takım STK’lar insan hakları, özgürlük gibi kavramlarla yürüyüşler yapıyor ve bunları savunuyor.
Demokratik ve özgür bir ülkede yaşıyoruz.
Bundan dolayı devletimiz bu tarz eylemler yapanların gösteri ve yürüyüş hakkına, hatta sivil toplum faaliyetlerine dahi izin veriyor.
Lakin devlete ve topluma düşen görev ve sorumlulukları da unutmamak gerekiyor.
Bu bağlamda camilerimizde İslam’ın erkek ve kadına bakışı, dinimizde cinsiyetlerin yeri ve evlilik gibi  konulara değinilmesi gayet olumlu.
BİR ÖRNEK, BİR HİKAYE
Topluma bizim kültür ve adetlerimiz olmayan bir takım dayatmalar geliyor.
Yeni evlenmek ve yuva kurmak isteyen gençler bu dayatmaların altında ezilerek, yuva kurmaktan vazgeçiyor.
Bunun yerine din dışı ilişkiler, arkadaşlıklar ve münasebetler çoğalıyor.
Yine bir camide imam vaazında şöyle demişti:
“Gençlerimiz 150 milyarlık düğün yapamayacakları için, 150 lirayla haram olanı işliyorlar”
Dün vaaz veren bir imam da şöyle bir hikaye anlattı:
“Adamın iki kızı varmış, birincisini zengin birisi istemiş.
Baba, talipliyle namaz kılıp kılmadığını sormuş, damat kılmadığını söylemiş.
İçki içip içmediğini sorduğunda ise damat içtiğini beyan etmiş.
Bunun üzerine baba ‘olsun Allah ıslah eder’ diyerek kızını vermiş.
İkinci kızını ise temiz, saf ve iyi bir insan istemiş.
Lakin birincisi gibi çok iyi işi yokmuş ve zengin değilmiş.
Bunun üzerine baba kızını bu adama vermemiş.
Olaya şahitlik eden bir alim zat ise o adama ‘içki içeni Allah’ın ıslah edeceğine inanıyorsun da, diğer temiz olana Allah’ın türlü nimetler ve rızıklar vereceğine neden inanmıyorsun’ yanıtını vermiş.
Ben de aktarayım istedim…
BİR FIKRA
Temel, arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını kesti.
Biraz ötede sağlık ocağı vardı.
Temel:
-Ben şurada pansuman yaptırayım, dedi. İçeri girince karşısına iki kapı çıktı.
Birinde -Hastalıklar-, ötekinde-Yaralar- yazılı idi
-Yaralar- kapısından girdi.
Yine önünde iki kapı vardı.
Birinde -Et-, ötekinde -Kemik- yazıyordu.
-Et- kapısından girdi. Yine iki kapı çıktı karşısına.
Birinde -Önemli-, ötekinde -Önemsiz- yazıları vardı.
-Önemsiz- kapısından girince kendini sokakta buldu.
Arkadaşı sordu:
-Nasıl iyi baktılar mı?
-Hayır; ama organizasyon müthiş
Haydi selametle…