YOZGAT, Anadolu’nun ortasında, birçok insanın haritada yerini bile bilmediği vilayetlerden bir tanesidir.
Yıllarca foto muhabirleri ve televizyoncular hep Güneydoğu illerinde mağduriyet fotoğrafları ve videoları aramış, Yozgat’ı atlamışlardır.
Tabi ki Yozgat da son yıllarda gelişip, kalkınmaya başlamıştır. Ancak yine de hak ettiği noktaya gelemeyen, Ankara ile komşu  olan bir vefa şehridir.
Yozgat’ı sosyal medyada tanıyanlar yanılırlar…
Yozgat’ın bazılarının siyasi propagandası gereği anlattığı şekil ile tanıyanlar yanılırlar.
Yozgat başlı başına Yozgat’tır işte…
Bizler içinde yaşayanlar olarak, yaşadığımız yeri tarif etmekte zorlanırız.
Ama en güzel tarifi de aslında insanlara yaşatarak yapmış oluruz.
Önceki gün Bozok Üniversitesi’nde eğitimini tamamlayan bazı arkadaşlarım vedalaşarak kentten ayrıldı.
Hem kendi beyanları, hem benim gözlemime göre, yaptıkları tercihte Yozgat çıktığında, birçoğu bu kente gönülsüz gelmişti.
Birçoğu Yozgat’a geldiği için ağlamıştı.
Tanımayanlar, bilmeyenler veya yanlış tanıyanlar için Yozgat uğranılmaması gereken bir yerdi.
Dün yolcu ederken aynı isimlerin ağladıklarına şahitlik ettik.
Zor oldu Yozgat’tan ayrılmaları.
Öyle sevmiş, öyle sahiplenmişlerdi ki bu şehri, onlar için özgürlüğün, huzurun, sevgi ve saygının, küçük ve şirinliğin merkezi olmuştu Yozgat.
Aynı durum Yozgat’ta görev yapan kamu görevlileri için de geçerli oluyor.
Onlar da önce geldiklerine ağlıyor, sonra gittiklerine.
Ne diyelim, gelene de gidene de kapımız her zaman açık.
Keşke şu şehir biraz daha kalkınma ve gelişmişliğini hızlandırabilse.
Keşke bu şehirde istihdam alanları artsa ve Yozgat’ın evlatları başka şehirlere göçmese.
O zaman daha huzurlu, rahat ve konforlu bir Yozgat’ta bu güzellikleri paylaşmayı sürdürürüz.
Gidenlere her daim kapımız açık…
Yeni gelecek olanlar da Yozgat’ı sosyal medyaya değil, Yozgat’tan gidenlere sorsun.
Haydi selametle…