Bir mübarek Ramazan ayı ve bayramını daha geride bıraktık.
Oysa gerek Ramazan ayı, gerekse bayram ne kadar da güzeldi.
Birinde bereket, bolluk ve güzellikler hakimdi, diğerinde barış, huzur ve muhabbet.
Şimdi biz ikisini de yolcu ettik ve dünyalık işlerimize ara vermeden yeniden sarıldık.
Kaldığımız yerden sımsıkı çalışmaya, üretmeye, söz söylemeye, polemiklere girmeye devam edeceğiz.
Muhabbet ikliminden hızla uzaklaşırken, kutuplaşmalar, ayrışmalar, sataşmalar yine bizi bekleyecek.
Seçim sürecini yaşıyoruz ve bayramda da seçim süreci etkisini gösterdi.
Ama ben bayram süresi boyunca seçimlerle ilgili her şeyi bir kenara attım.
Mesela resmi bayramlaşma programlarının hiçbirine katılmadım.
Partilerin bayramlaşma törenlerini de takip etmedim.
Onun yerine önce mezarlık ziyareti, sonra sülaleden kim var ise onu ziyaret ettik.
Önümüze gelen tatlılar ve böreklerden yedik, ayranlar içtik.
Gazeteci olduğumu bilenler bayram-seyran dinlemedi ve seçimleri sordu.
Ben ise bir şark kurnazlığı yapmayı tercih ettim bu bayramda.
Mesela seçim sonucu soran AK Partili ise: “Kesin Reis kazanacak, dert etme” demeyi tercih ettim.
MHP’lilerden seçim sonucu soranlara: “MHP bir tane kesin de, ikiyi zorluyor sorun yok” cevabı verdim.
Kimseyle seçim polemiğine girmedim, aday ve vekil sayısı tartışmasına katılmadım.
Yeniden gazeteye döndüğümde siyasi haberler yazacağımı hatırladım ve içim karardı.
Ramazan ayında iftardan sahura kadar çay yudumlamak ne güzeldi...
Bayram gününde görmediklerini görmek, uzaktakilerin yakınına gelmesi ne hoştu...
Şimdi kimin kazanacağını, kimin kaybedeceğini falan konuşuyoruz.
Memleketin derdine derman mıdır?
Tabi ki hayır...
E, başka şeyler konuşsak seçimlerle ilgili olmaz mı?
Olmaz...
Çünkü siyasi ortam başka şeyler konuşulmasını istemiyor, müsaade etmiyor.
Proje falan muhabbetleri hikaye oldu Türkiye’de.
Neyse hayırlısı, az kaldı.