Göçer'in "Maskot" adını verdiği keçi, sahibinin her adımını takip ederek, onunla birlikte zaman geçiriyor ve bu özel bağ, kasaba halkı tarafından büyük bir beğeniyle karşılanıyor.
Adem Göçer, keçinin hayatına nasıl dahil olduğunu ve aralarındaki güçlü bağı şu şekilde anlatıyor: “Yaklaşık dört yıl önce çobanlık mesleğine başladım. Çobanlık, hayvanlarla derin bir bağ kurmayı gerektiren bir meslek. Bu süre içinde Maskot adını verdiğim keçimle özel bir ilişki geliştirdim. Keçi, annesi öldüğünde henüz yavruydu ve ben onu biberonla besleyerek büyüttüm. O zamandan beri Maskot, her zaman yanımda oldu.”
Göçer, Maskot'un sadece bir evcil hayvan değil, aynı zamanda kendisinin en yakın dostu olduğunu belirtiyor.
Maskot, Göçer'in çağrısı üzerine hemen yanına geliyor, onunla birlikte yemek yiyor ve uyuyor. Bu özel keçi, sürünün bir parçası haline gelmişken, sahibinin her adımını takip ediyor ve onunla doğada vakit geçiriyor.
Göçer, “Maskot, benimle birlikte her yere geliyor. Çağırdığımda hemen yanıma gelir ve yemeklerimizi birlikte yeriz. Onunla vakit geçirmek benim için büyük bir keyif. Onunla olan bu bağ, sadece bir sahiplik ilişkisi değil, aynı zamanda derin bir dostluk ve anlayış ilişkisi. Keçimi satmıyorum, çünkü küçük yaşından itibaren onunla büyüdüm. Annesi ve babası benim oldu, onu sütle ve biberonla büyüttüm. Artık nerede olursam olayım, Maskot çağrıldığında yanımda oluyor. Bir yıldır sürekli yan yanayız ve bu durum bizi daha da yakınlaştırdı” şeklinde konuştu.
Maskot’un sahibinin peşinden ayrılmaması ve onunla sürekli vakit geçirmesi, Yozgat’ın Araplı kasabasındaki diğer çobanlar ve halk tarafından da büyük bir ilgiyle izleniyor.
Keçinin bu özel bağı, bölgenin sosyal yaşamında dikkat çeken bir fenomen haline gelmiş durumda ve Maskot, Araplı kasabasının adeta sembolü haline gelmiş durumda.