ONLARI bazen kıyıdan köşeden sessizce izliyorum.
Ülkede yaşanan olaylar ve hadiseleri farklı bir göz ve bakış açısıyla takip ediyorlar.
Günümüzde onları anlayan ve onlar gibi düşünen insan sayısı da oldukça azaldı.
Onlar gibi düşünen aydın, yazar, gazeteciye de rastlamak pek mümkün değil.
Onlar partilerin ve liderlerinin değişmez yasalarına boyun eğmeyen insanlar.
Onlar genel başkanları ilah gibi görmeyen kişiler.
Onlar bir davaya, inanca gönül vermiş idealist insanlar.
Her dönem yalnız kaldıkları gibi, bu dönemde de yalnızlar.
Mesela ülkücüler…
Ülkede yaşanan hadiselerde herkes onları birilerinin yanına koymaya çalışıyor.
Lakin onlar kimsenin yanına kendilerinin monte edilmesine müsaade etmiyorlar.
Misal ne Kılıçdaroğlu savunuculuğu yapıyorlar, ne de ona politik nedenlerle saldıran insanların savunuculuğu…
Onlar ittifak, müttefiklik gibi siyasi söylem ve kavramları da ciddiye almıyorlar.
Son genel seçimlerde bu tavırlarını da sandığa yansıttılar.
Mesela Yozgat’ta bir kısmı gitti Kazım Arslan’a oy verdi.
Mesela Ankara’da Özhaseki’ye oy vermeyip, Mansur Yavaş’ı tercih ettiler.
Onlar davalarından ve inandıklarından ödün vermeyen, lakin politikacıların dayatmalarını da kabul etmeyen insanlar…
Son yıllarda çok bunalıyorlar.
Son yıllarda çok daralıyorlar.
Artık kalem oynatan Galip Erdem abileri yok.
Artık Nevzat Kösoğlu’nun makalelerini de takip edemiyorlar.
Ne havuz medya tatmin ediyor onları, ne de karşı taraftaki sol basın.
Onlarla aynı hissiyatta olduğunu iddia eden yayın organlarının hali ortada…
Kimse görmüyor ama kıyıda-köşede bu sessiz ve yalnız adam gibi adamların sayısı artıyor.
Ve onlar artık siyasi partilerin yan kuruluşları gibi görünen yapılara, STK’lara dahi adım atmıyorlar.
Kıyıda köşede olanı biteni izliyorlar…
İNANÇLARINIZI SAVUNUN
Parti ve lider savunuculuğunun kimseye fayda getirmediğini bir kere daha gördük.
Sayın Kılıçdaroğlu’na saldıran vatandaş, güya aklınca parti ve lider savunuculuğu yaptı.
O psikolojiyle gitti ve Kılıçdaroğlu’na saldırdı.
Zannetti ki iktidarın en çok kavga ettiği ve sevmediği isime saldırmaktan bir şey olmaz.
Oysa öyle olmadığını anında gördü.
Güya birbirlerine karşı olan ve kavga halinde olan siyasiler hemen ortak noktada buluşuverdiler.
Yapılan saldırıyı tüm liderler kınadı ve doğru bulmadıklarını bildirdiler.
Devletin zırhlı araçları, polisi ve jandarması hemen tedbir ve önlem aldı.
Neticede bu işten zararlı çıkan, saldırıyı gerçekleştiren vatandaş oldu.
Demem o ki savunacaksanız hak bildiğiniz davanızı ve inançlarınızı savunun.
Kimsenin kuru kuruya savunucusu olmayın.
Hele parti lideridir, il başkanıdır, başkan adayıdır bu tür isimlerin savunuculuğa inanın hiç ihtiyaçları yoktur.
Onlar savunmaya ihtiyaç duyduklarında İçişleri Bakanı da savunur, kolluk kuvvetleri de savunur, Adalet Bakanlığı da savunur.
Ne olursa garip vatandaşa olur.
Hatırlayın, 12 Eylül’de dahi öyle olmadı mı?
Liderler ordu evleri, devlet konuk evlerinde ağırlanırken, gençler Mamak ve Metris’te itinayla(!) misafir edilmişti.
Haydi selametle…