Türk siyasetinin her döneminde liderlerin farklı üslup ve siyaset tarzları olmuştur.
Her dönemde siyasi rakiplerin polemikleri, birbirleriyle girdikleri diyaloglar göz önünde icra edilen siyasetin etiğini, mücadele sınırını ve topluma etkilerini doğurmuştur.
Geçmişin siyasi liderlerine tekrar döneriz nasılsa, gelin bugünün siyasi liderlerini konuşalım.
AK Parti, dün Adliyeye giderek Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
Kılıçdaroğlu’nun partisinin kurultayındaki söylemi AK Partilileri kızdırmış ve hakaret saymışlardı.
Sahi, Kılıçdaroğlu dışındaki liderler birbirlerine hiç sövmediler mi?
Benzer üslupları Erdoğanda, Bahçeli’de, Baykal ve Davutoğlu’da kullanmadı mı?
Özellikle son 13 yıldır mecliste bulunan üç partinin genel başkanı üslup yönünden birbiriyle bire bir aynı değil miydi?
Günlerce gereksiz polemikler, dil sürçmeleri, hakaretler, küfürler havada uçuşmadı mı?
Üç liderde çıkıp aynı cümleyi kuruyor ve ekrana kendisi dışında bir lider daha çıkarsa, çocukların televizyondan uzaklaştırılması gerektiğini söylüyordu.
Şimdi bu vebali sadece Kılıçdaroğlu’na yüklemek mantıklı olur mu ki?
Üç lideri bir kez olsun bir açık oturumda birlikte görebildik mi?
Aynı masada yan yana gelebildiler mi?
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a hakaret etmiş!
İyi halt etmiş, etmese iyiymiş ama Sayın Erdoğan’da kendi kurultaylarında Kılıçdaroğlu’na hakaret etmedi mi?
Devlet Bahçeli’ye de hakaret edilmiş, Devlet Bahçeli’de hakarete varan üsluplarda bulunmuştu.
Yani Türk siyasetinin son yıllarına zaten hakaret üslubu ve küfür dili hakimdi.
O yüzden bu olayı çok yadırgamıyorum.
Ecevit, Erbakan, Türkeş ve Demirel’li dönemlerdeki üslup bugünün siyasilerini ona katlardı.
O liderler daha yapıcı eleştiri, daha nazik bir üslup ve dil kullanırlardı.
Bugün internet üzerinden erişebildiğimiz o dönemin liderlerinin açık oturum tartışmalarını izleyelim.
Ekran karşısında eşit süre miktarlarında birbirleriyle ülke meselelerini tartışmaları, birbirlerinin yürüttüğü politikalara yaptıkları yapıcı eleştiriler, bugün mumla aradığımız bir siyasi tarz ve modeli…
İşin acı yanı tepedeki liderlerin bu polemik ve hakaretlerinin on misli, aşağıdaki seçmen ve partililer arasında yaşanıyor.
Aynı mahallenin, memleketin, köyün çocukları ve arkadaşları liderlerinin rakipleriyle girdiği polemik ve gerginliği sohbette, muhabbet, kahvede çay yudumlarken sürdürüyor.
Yani bu nefret ve hakaret dili, toplumun alt tabakasına da sirayet ediyor.
Ne diyelim, olmasa, yapılmasa iyi ama maalesef önüne geçilemiyor.
Şimdi Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşma yargıya taşındı.
Kararı ve hükmü verecek olan hukuk adamlarıdır.
İnşallah, tüm liderler bu ağızı ve hitabı bir kenara atarak, sevgi ve hoşgörü dilinden konuşmayı becerebilirler.