Şapka Kanunu’na muhalefetle ilişkilendirilerek idam edilen Atıf Hoca’nın hayatı, fikirleri ve şehadeti, Türkiye'nin siyasi ve toplumsal değişim sürecinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir.
ÇOCUKLUK VE EĞİTİM HAYATI
1862 yılında Çorum'un İskilip ilçesine bağlı Tophane köyünde dünyaya gelen Atıf Hoca, ilk eğitimini burada aldı. Medrese eğitimi için İstanbul’a giderek dönemin önde gelen ilim merkezlerinde tahsil gördü. 1902 yılında icazet alarak Darülfünun İlahiyat Fakültesi’ne kaydoldu ve 1903 yılında buradan mezun oldu. Eğitim hayatı boyunca İslami ilimlere olan derin ilgisiyle dikkat çeken Atıf Hoca, Fatih Camii'nde Ders-i Âmm unvanıyla ders vermeye başladı.
SİYASİ SÜREÇ VE SÜRGÜN YILLARI
1909 yılında gerçekleşen 31 Mart Vakası sonrası rejim karşıtı olduğu iddiasıyla suçlanan Atıf Hoca, önce Sinop’a ardından Çorum'un Sungurlu ilçesine sürgün edildi. Kısa bir süre sonra sürgünün haksız olduğu anlaşılarak serbest bırakıldı. Ancak bu süreçte Osmanlı’nın çözülme sürecine girdiğini ve Batılılaşma hareketlerinin toplumun İslami yapısını tehdit ettiğini daha da yüksek sesle dile getirmeye başladı.
MİLLİ MÜCADELE VE TOPLUMSAL ETKİLERİ
İskilipli Atıf Hoca, 1919 yılında Yunan işgaline karşı çeşitli cemiyetlerde aktif rol aldı. İzmir'in işgal edilmesine tepki olarak kaleme aldığı yazılar ve düzenlediği toplantılarla halkı bilinçlendirme çabası içinde oldu. Aynı dönemde İslam ahlakı ve geleneksel değerlerin korunmasına yönelik birçok eser yazdı.
ŞAPKA KANUNU VE YARGILANMA SÜRECİ
1924 yılında kaleme aldığı "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı eserinde Batı taklitçiliğinin İslam toplumuna zararlarını ele aldı. Ancak bu kitap, iki yıl sonra yürürlüğe giren Şapka Kanunu nedeniyle suç unsuru olarak değerlendirildi. 1925 yılında tutuklanarak Giresun İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. İlk mahkemede suçsuz bulunarak İstanbul’a gönderildi ancak kısa süre sonra tekrar tutuklanarak 26 Aralık 1925’te Ankara’ya sevk edildi.
MAHKEME SÜRECİ VE İDAM KARARI
26 Ocak 1926’da Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan Atıf Hoca için savcı, üç yıl hapis cezası talep etti. Ancak mahkeme başkanı Ali Çetinkaya’nın baskısıyla karar değiştirildi ve idam hükmü verildi.
ŞEHADETİ VE MİRASI
4 Şubat 1926 tarihinde sabah saatlerinde Ulus’taki Karaoğlan Meydanı’nda idam edilen İskilipli Atıf Hoca, son sözlerinde, "Zalimlerle elbette hesaplaşacağız" diyerek inancını ve davasını son nefesine kadar savundu.
Günümüzde Atıf Hoca’nın fikirleri ve mücadelesi, tarihçiler ve akademisyenler tarafından çeşitli yönleriyle ele alınmakta, hayatı üzerine farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan süreçte bir fikir adamı olarak tarihe geçen İskilipli Atıf Hoca, ilmî mirası ve mücadelesiyle hatırlanmaya devam etmektedir.