2024’ün ilk haftasından merhaba, aslında içinde bulunduğumuz zamanın olağan akışta devamını yaşadığımızı fark etmek üzere konuşmaya geldim.

Yoksa geçmiş yıla güncelleme mi geldi?

Psikolojik olarak takvimlerin yenilenmesi içimizdeki heyecanı, başlangıçları ve başlayamadıklarımızı gerçekleştirmeye çalıştığımız bir yıla daha hoş geldik diyelim mi?

Sanırım asıl sorunumuz kabullenmek. Şöyle bir düşününce arkamızda bırakmak istediğimiz ne çok şey var. Ve bizler bunu yapabilmek için hep yeni şeylere ihtiyaç duyuyoruz. Oysa ki yeniliklere ihtiyaç duymak yerine her şeyi olduğu gibi kabullenmeyi denesek bence tüm sorunu halletmiş olacağız. Aksi halde hayatlarımızdaki dönüşümler için hep bir güncelleme bekleyeceğiz.

Güzel anların kapısı biziz!

Yaşadığımız zaman içerisinde yürüdüğümüz yollardan tutun çevremiz hatta yaptığımız işler bile değişkenlik gösterebiliyor. Bütün bunlar olurken yaşadığımız süreçten ne kadar memnunuz? İlk önce bunu düşünmeliyiz. Hayatımızı sürekli olumsuzluklara endeksliyoruz desem abartmış olur muyum? Bence olmam. Çoğu zaman bir olumsuzluk silsilesinin peşine takılıp devamında gelişen güzel şeyleri görmezden geldiğimiz bir gerçek. Oysa umut etmek diye bir şey var. Bence insanın ruhunu besleyen vazgeçmemesini sağlayan güzel bir duygudur. Ne zaman bir şeyler ters gitse en düz halini düşünür ve içimden şu cümleyi kurarım: Güzel şeydir umutlara umutlanmak…

Bu yıl her ne kadar önceki yıllarda olduğu gibi geçim sıkıntısı, zam haberleri ve savaşlar gibi bizleri olumsuzluğa sürükleyen şeylerle güne başlasak bile hayatın sadece olumsuzluklardan ibaret olmadığını bilmeliyiz. Mutlu olmak için her daim güzel şeylerin olmasını beklemek yerine hepimiz için bu defa mutluluğu yaratmayı tercih ettiğimiz bir sene olsun…

 Gelin bu yıl açılacak kapıları beklemek ve yeni anları hayal etmek yerine o kapı biz olalım. Güzel anları kendimiz yaratalım.