Merhaba değerli okurlarım, sizlere kadının yeri neresidir desem?

Bazılarımız en başta anne diyebilir. Kabul, kadın belki de önce annedir. Fakat bana soracak olursanız beraberinde her şeydir. Kadın öğretmendir, savcıdır, oyuncudur, ressamdır... Kısaca bir kadın eğer isterse her alanda rol model olabilir. Aynı zamanda eve döndüğünde güzel yemekler hazırlayan bir eş olabilir. Toplumda kadınların rolünü belirleme isteği geçmişten günümüze kalıplaşmış sözlerde de kendini gösteriyor. Örneğin sürekli kulağıma gelen ve vurgulanan bir söz var: "Kadının yeri kocasının yanıdır”. Böyle söylemler yerine keşke kadınların da istediği yerde istediği için kaldığı, istediği için çalıştığı, istediği için anne olduğu vurgulanıyor olsaydı. Asıl şöyle bir deyim olmalıydı: Kadının yeri aklıdır. Kadın gün içerisinde bin parçaya bölünürken aynı zamanda kendini tamamlayabilen muhteşem bir varlıktır.

Kadınlar ne ister?

 Toplumsal olarak sürekli bir kanıtlama ve onaylanma çabası içerisindeyiz. Bizler ne kadar kalıplaşmış düzeni kırmaya çalışsak bile bunun içerisine girdap gibi çekiliyoruz. Hep güzel ve bakımlı olmak zorunda bırakılıyoruz, bazı yanlış zihniyet ve düşünceler yüzünden sürekli oturuşumuza, duruşumuza dikkat etmek zorunda kalıyoruz. En basitinden kahkahalarımızla neşe saçabilecekken bile çoğu ortamda biraz yüksek sesle güldüğümüz an etraftaki insanların tuhaf bakışlarına seyirci oluyoruz. Her şeyi düşünmek ve ona göre hareket etmek zorunda bırakılırken çevremizden sürekli duyduğumuz o meşhur cümleler geliyor aklıma: Kadınlar ne ister? Aslında bu sorunun cevabı çok basit. Kadınlar sadece bu dünyada insan olduğunu hissetmek ve çoğu şeyi başarabileceğine inanılmasını ister. Kadın sadece kadın olduğu için değil, insan olduğu için saygı görmek ister.

 Peki kadın güç müdür? Güçlü müdür?

Son yıllarda göz önünde olan bir düşünceyi sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum. Öncelikle kadınlara yüklenen "güçlü olmalısın" imajını silmeliyiz. Çünkü dünyadaki her canlının üzülmeye, kırılmaya, yıkılmaya ve tekrar ayağa kalkmaya hakkı vardır. Aynı şekilde fiziksel olarak da hiçbir canlı her alanda güçlü değildir. Kadınlar ne güçtür ne de güçlü kalmak zorundadır. Kadın kadındır. Tıpkı bir erkeği sınıflandırmanın ne kadar ataerkil bir düşünce olduğu gibi kadınları da sınıflandırmanın tam olarak öyle olduğunu düşünüyorum. Kadınlarımızı güçlü olmak zorunda bırakmak yerine içindeki gücü keşfettiğimiz nice zamanlar olmasını dilerim.

Unutmayalım: Tarihimizde gücün simgesi olarak akıllara kazınmış olan Seyit Onbaşı ve Nene Hatun aynı şekilde anılmaktadır. Sonuç itibariyle sınıflandırmaların olmadığı hiçbir canlının şiddet görmediği ve güce ihtiyaç duymadığı güzel günler olsun…