YILLARCA şehrimize münhasır bir üniversite kurulması için çaba sarf eden Yozgat’ımızın aydın ve kültürlü kişileri yalnızca tebliğde bulunmamış, hem manevi hem de maddi olarak imkânlarını seferber etmişlerdir. Başta Sayın Erdoğan AKDAĞ ve Sayın Bilal ŞAHİN olmak üzere Fakülte binaları, laboratuarlar, öğrenci yurtlar ve sosyal tesisler imar ederek, Bozok Üniversitesi'nin alt yapısını oluşturarak, başta Yozgatlı siyasilerimiz olmak üzere çalmadıkları kapı kalmamış, 1980li yıllarda kavuşmayı umduğumuz müstakil üniversitemize, 1 Mart 2006 tarih ve 5467 sayılı yasayla, sahip olmuşuz. Yozgat Merkezinde bulunan tek fabrika satılarak, bacasız sanayi olarak nitelendirilen üniversitenin kuruluşu şehrimizde büyük beklenti ve heyecan yaşatmış olsa da, her ile bir üniversite kurulması bu beklentiyi ve heyecanı boşa çıkarmıştır.

Çünkü Üniversitede okumak sıradanlaşmış, Yozgat Bozok Üniversitesi'ndeki akademik kadronun oluşması, üniversitenin tercih ettiği hocalardan değil de tercih olarak Yozgat Bozok Üniversitesi'ne gelmek isteyenlerden oluşmuş, boş kalan kadrolara da Yozgat’tan seçilen öğretmenlerin ve memurların kadroya alınmasıyla tamamlanmıştır. Diğer üniversitelere göre alanında başarı gösteren akademisyenlerin Yozgat’ı tercih etmemelerindeki gerçekleri görmezden gelmişiz, kulak tıkamışız.
Kuruluşunun üzerinden on altı yıl geçmesine rağmen daha dün kurulmuş gibi sorunlar yaşayan Bozok Üniversitesi, akademik kadroları ve öğrencileri başarılarından çok sorunlarla gündem oluşturmakta, kendi kabuğunu bir türlü kıramamanın ezikliğini yaşamaktadır.
Üniversite ile şehrin bir türlü bütünleşememesi, Öğretim üyelerinin birçoğunun şehir dışında ikamet etmesi, BÜ’ni tercih eden öğrenciler üzerinde büyük sorunlara neden olmakta, öğrenciler ise bu acı gerçekleri dillendirmekten çekinip korkmaktadır. Üniversite kampusu askeri kışla değildir.


Öğrenciler birilerinin şamar oğlanı da değildir. Bu gençler birilerinin geçim kaynağı olsa da kimsenin kulu kölesi, sömürebileceği kişiler hiç değildir. Bir an evvel dersini bitirip evinin bulunduğu şehre dönme gayreti, size bir şeyler kazandırmış olsa da öğrencilere “eğitim” adına bir şey vermediğinizi ifade eder.
Yaşanan sorunlar kulak tıkayarak, görmezden gelinerek ortadan kalkmayacağı bir gerçek.
Bozok Üniversitesi öğrencileriyle ne zaman Yozgat-Üniversite ilişkisini konuşsak, şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor.


Yozgat’ı çok sevdiklerini, halkıyla çok iyi kaynaştıklarını, ama diyerek devam eden sohbetlerimizin ardından kurulan cümleler ve şikayetler şu şekilde;
Sorunların başında ulaşım ve Halk Otobüsü işletmecilerinin kendilerine hiçte insani davranışlar sergilemedikleri yönünde.
Otobüs tıka-basa dolmadan hareket etmediği, az masrafla daha çok para kazanma isteği ve hırsıyla nefes alınamayacak derecede, yapışık ikizler gibi yolculuk etmek zorunda kaldıkları, bu yüzden de şehir merkezine mümkün olduğunca inmek istemediklerini, otobüslerin akşam saat 12.00'ye kadar devem etmesi gerektiğini söylüyorlar. Diğer bir sorun ise; ikinci öğretimde okuyan öğrencilerin dersten geç çıktıkları için yurda dönüp yemekhaneye indiklerinde, çoğu zaman yemeğin kalmadığı, varsa da soğuk olarak servis edildiği gerçeğidir. Bazı hocaların kendilerine ağır hakaret ettiği gerçeği ise yenilir yutulur cinsten değil.


Üniversite kampusuna giden otobüsler sadece öğrenci taşımıyor, aynı zamanda orada BÜ Araştırma Hastanesine hastaları da taşımakta.
Hasta ve yakınlarından da otobüs işletmecileri hakkında ben şikayetler geliyor. Siz daha az mazot yakarak çok daha fazla para kazanmak isteyebilirsiniz. Unuttuğunuz bir gerçek yok mu?
Taşıma kapasitenizin üzerinde yolcu almak, aldığınız yolcuyu, “can emaneti” sağ salim gideceği yere teslim etmek zorundasınız. Yaptığınız iş öyle aceleye gelecek, para ile ödenmeyecek kötü sonuçlara yol açabilir. Nitekim, geçen günlerde bir öğrencinin ayağının kırılmasına neden olan ihmaliniz, belki de bir öğrencinin okuma hevesini noktalamaya, Yozgat’a olan sevgi ve sempatisini nefrete dönüştürmeye sebep oldu.

Öğrenci tıpkı Yozgat çamlığı gibidir, bir ağaca ateş atarsanız, bütün bir ormanı ateşe verirsiniz.
ALLAH korusun olabilecek bir kaza sonucu onlarca öğrencinin can kaybına, sakat kalmasına ocakların batmasına, parayla getiremeyeceğiniz felaketlerle karşılaşırsınız.
Yurtta yaşanan yemek sorunları ve yemek firması sahibi ve çalışanları; siz çocuğunuzu hiç karnı aç yatağa soktunuz mu?
Eğer siz orada bir ihale almışsanız, son öğrenci gelip yemeğini yiyene kadar benmarinizin altı kısık ateşte yanacak, yemeğiniz yetmediyse, restorana sipariş verip o öğrencileri doyurmak zorundasınız.
Araştırma Hastanesi için Yozgat Belediyesi farklı bir çözüm bulmak zorunda.


Adı üzerinde Hastane; Hastaneye giden hastalarla öğrenciler aynı otobüste hem de balık istifi halinde yolculuk yapamaz. Ayağı kırık, kolu sakat, ameliyatlı kişileri yakınlarınız olarak düşünün…!
Herkesin özel arabası yoktur, Yozgat fakir memleket, en azından saat başı bir dolmuş tahsis edilebilir.
Hocalarımızdan istirhamımızdır, Sizler bir üniversitede akademisyensiniz. Sinirleriniz gerilebilir, sorunlarınız olabilir, öğrenciler hata yapabilir lakin hiçbir insan hakareti hak olarak kabul etmez. Onlar sizlere eğitim ve öğretim için gönderildi. Her biri de fakir aile çocuklarıdır. Fakir olmaları, sizler tarafından hakir görülmelerini gerektirmez.


Yozgat esnafına da bir çift sözüm olacak, Öğrencilere iyi davranın, onlar gelecekte Yozgat’ın kültür elçileridir. Eğer bugün onlara yanlış yaparsanız, sizin hatalarınızın bedelini evlatlarınız ödeyecektir. Yozgat Jandarma Alayının şehrimizden taşınması ne çok şey kaybettirmiştir bilirsiniz. Öğrenciler, senin benim evladım. Ev kiralarken, komşuluk yaparken, alışveriş esnasında gerekli kolaylığı sağlayarak en büyük iyiliği memleketimize, dolayısıyla geleceğimize yapmaktayız. 
Onlar, geleceğin öğretmeni, Mühendisi, Doktoru, Müftüsü olacaklar, Yozgat’ı da sizler sayesinde sevgi ve saygıyla yad edeceklerdir. 
SEVGİSİZ KALMAMANIZ DİLEĞİYLE.
***
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 96. Yılı milletimize kutlu olsun.