Ankara - Yozgat yolu üzerinde Sekili kasabasını bilmeyen yoktur. Oldukça düzlük ve geniş arazisi vardır.
Seferberlik ilan edilince köyün çobanı da soluğu cephede alır. Yedi yıl askerlik yapar, Yunan’ı denize döktükten sonra köyüne döner. Bir avuç bile toprağı bulunmadığından eski mesleğine, çobanlığa, devam eder. Aradan on yıl geçer, evlenir, çoluk çocuğa karışır. Onların rızkını elindeki tek sermayesi değneğiyle temin eder.
Bir gün köyün öğretmeniyle dertleşirler. Gazi olduğunu yeni duyan öğretmen, okula misafir edip, cephe hatıralarını öğrencilerine anlatmasını ister. 
O da öğretmeni kırmamak için Milli Güvenlik dersi adı altında cephede yaşadıklarını dilinin döndüğünce anlatmaya çalışır.
Gazimizi dinleyen köyün çocukları, çoban deyip umursamadıkları adamın cephe hatıralarını dinleyince çobana başka bir gözle bakarlar.
“Peki, sen devletten maaş almıyor musun?” diye sorar muallim.
“Biz devletten maaş almak için savaşmadık ki, vatan için savaştık.” der çoban. 
Sonra aralarında şöyle bir konuşma geçer:
Muallim: “Peki, senin arazin ne oldu?”
Çoban: “Ne arazisi, muallim efendi? Ben askere gitmeden önce de arazim yoktu. O zaman da çobandım, yine yok, yine çobanım. Şükürler olsun elim değnek tutuyor.”
Muallim: “Gazi amca, Vatan denilince ne anlıyorsun?”
Çoban; “Vatan demek; yurt demek, toprak demek, namus demek.”
Muallim: “Peki, senin bu Vatan’da bir avuç bile toprağın yoksa ne için savaştın?”
Çoban: “Muallim Efendi, dedim ya ben çobanım, öyle ince fikirlere aklım ermez.”
Bu konuşmanın ardından çoban okuldan ayrılır. 
Köyün öğretmeni, gazinin ağzından Başbakan İsmet İnönü’ye bir mektup yazar ve durumunu arz eder.
“Paşam, Ben Yozgat, Yerköy’e bağlı, Sekili köyündenim. Yedi yıl askerlik yaptım, Çanakkale’de İngilizlerle, Garp cephesinde Yunanlılara karşı savaştım. Ben, askere alınmadan önce köyün çobanıydım. Allah öldürmedi, sağ salim köyüme döndüm, yine çobanlık ediyorum. Vatan denilen şey eğer toprak ise benim bir avuç toprağım bile yok. O zaman ben yedi yıl ne için savaştım?” diye yazıp yollar.
Bir ay sonra Yerköy Kaymakamlığına Başbakanlıktan bir yazı gelir.
“İlçenize bağlı Sekili köyünden filancaya uygun bir yerden yirmi dönüm arazi verilmesi, verilen arazinin tapusunun tarafımıza iletilmesi...”