Kudüs tarihin hemen her döneminde insanlık için büyük önem arz eden üç büyük din tarafından kutsal kabul edilen bir merkezdir. Kudüs’ün ilk kurucularının Amelika kavmi olduğu bilinmektedir. Mısır metinlerinde ise Kudüs’ün Ken’an devleti (M:Ö: 4000) olduğu yazılıdır. Hz. Davut M.Ö. 1000 yılında şehri Yebusilerden almış Ahid Sandığını buraya getirmiştir. Daha sonra oğlu Hz. Süleyman buraya bir mabed inşa etmiş Ahid Sandığını gizli bir bölmeye yerleştirmiştir. Yahudilere göre ahit sandığı hala Mescid-i Aksa altında bulunmaktadır. Günümüzde sandığı bulmak için arkeolojik kazılar yapılmaktadır. Kudüs, M.Ö. 63 yılında Roma imparatorluğunun hâkimiyetine geçmiştir. Roma imparatoru Konstantin 310 yılında Hristiyan olup 313’de Milano fermanı ile devletin dinini Hristiyan yapmış, 335 yılında da Kudüs’te Kıyame Kilisesini yaptırmıştır.  Kudüs Hz. Muhammed (s.a.s)’in ilk kıblesi olup, İsrâ hadisesi ve Miraç mucizesi ile İslam dünyasında daha da önemli bir konuma gelmiştir.  Hz. Ömer zamanında Kudüs barış yolu ile fethedilmiş Patrik Sophronious Kudüs’ü ancak Hz. Ömer’e teslim edeceğini söylemiştir. Aralarında geçen şu hadise çok mühimdir:  “Halife Hristiyanların mabedini görmek istedi. Patrik onu Kutsal Kabir kilisesine götürdü ve oradaki her şeyi gösterdi. Onlar kilisedeyken namaz vakti yaklaşmıştı. Halife seccadesini nereye serebileceğini sordu. Sophronius olduğu yerde kılması için çok ısrar etti; fakat Ömer fanatik takipçilerinin namaz kıldığı yeri İslam için alabileceği korkusuyla dışarı çıktı. Kilise Müslümanların himayesine geçti fakat kilise olduğu gibi kaldı”. Hz. Ömer halka, güven ve huzur içerisinde dinlerini yaşayacaklarına dair yazılı bir eman vermiştir. 661- 750 yıllarında Emevilerin yönetimine giren Kudüs’te halife Abdülmelik bin Mervan Hz. Muhammed’in miraca çıktığı taş üzerine Kubbet’üs Sahra’yı inşa etmiştir.  709-714 yılları arasında ise I. Velid tarafından Mescid-i Aksa inşa edilmiştir. Haçlılar için Kudüs hac merkezidir. Hz. İsa’nın burada doğması, çarmıha gerilmesi ve göğe yükselmesi ve yine burada kendi krallığını kuracak olması Hristiyanlar için çok önemlidir. Avrupa’daki siyasi istikrarsızlık ve önemli ticaret yollarının Kudüs’te olması da haçlılar için önemli bir sebeptir ki bunun için Haçlı seferlerine başlanılmıştır. 1099’da haçlı seferlerinde Haçlılar, sadece Mescid-i Aksa’nın içinde 60 bin Müslümanı katletmiştir. Bu seferler sonunda Kudüs Latin Krallığı kurulmuş ve Kudüs, bu krallığın başkenti olmuştur. Haçlıların Kudüs’ü tamamen tahrip etmesiyle Eyyübiler harekete geçmiş Selahattin Eyyübi 1187’de Hıttin savaşıyla Kudüs’ü ele geçirmiştir. Mescid-i Aksa’da haçlıların izleri silinmiş bütün haçlar kaldırılmış tüm surlar yenilenmiştir. Fatimi ve Memluklerden sonra ise Yavuz Sultan Selim’in Memluklere karşı kazandığı Mercidabık zaferi ile Kudüs’ü de içine alan Filistin toprakları Osmanlı himayesine girmiştir. Kanuni Sultan Süleyman, IV. Murat,  Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz, II. Abdülhamit Han Kudüs şehri için pek çok hizmetlerde bulunmuşlardır. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman haçlıların yaptığı surları onarmış, çok sayıda cami, medrese imarethane, hamam, çeşme, sebil ve havuzlarla birlikte şehrin önemli su ihtiyacını gidermiştir. Batılılar bölgenin stratejik konumunu daha da iyi anlamış olacak ki Kudüs’e konsolosluk açmaya başlamışlar. Mesela İngilizler Yahudileri korumak maksadıyla Kudüs’e konsolosluk açma yoluna gitmiştir. 1876 da Sultan Abdülhamit tahta geçmiş Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmemeleri için fermanlar yayınlamıştır. Yahudilerin Abdülhamit’i tahtan indirmek istemelerinin nedeni onun değişmez tavrından dolayıdır. 1897’de İsviçre’nin Basel kentinde Filistin’i Yahudi Milli Yurdu haline getirmeyi amaçlayan Dünya Siyonist Kongresi toplanmıştır.  Kendini Yahudi davasına adayan Theodore Herzl kuracakları devletin sınırlarını şöyle açıklamıştır: “Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki dağlara, güneyde ise Süveyş Kanalı’na kadar dayanır. Sloganımız Davud ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır. Ben Basel’de Yahudi Devleti’ni kurdum. Eğer bugün bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beş sene içinde veya elli sene sonra herkes bunu böyle bilecektir”. O dönem Osmanlı, dış borçları yüzünden büyük mali sıkıntılar yaşamaktadır. Dış borçlara karşılık Herzl toprak istemiştir. Abdülhamit Han’ın cevabı ise; “Bir karış dahi toprak satmam, zira bu vatan bana bağlı değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla kazanmıştır”  demiştir. 1909’da 31 Mart Vakası ile Sultan Abdülhamit Han tahttan indirilmiş Selanik’e sürgüne gönderilmiştir. Abdülhamit Han’ın şu sözleri çok manidardır. Para kuvveti her şeyi yapar. Yahudiler için bu bir başlangıçtır. Gaye-i emellerine şimdiden başlayıp birçok sene sonra maksatlarına muvaffak olabilirler hatta zannederim ki olacaklardır. Kudüs 1917’de İngilizlerin eline geçmiş 1948’de ise İsrail devletini kurmuşlardır. 1967’de Altı gün savaşlarında Kudüs eski şehri de tamamen işgal edilmiştir. Günümüzde Kudüs İsrail idaresinde İşgal edilmiş Filistin toprağı olarak bilinmektedir. 
    Ne büyük bir acıdır ki Abdülhamit Han haklı çıkmış bugün hâla gaye-i emellerine kavuşma hırsıyla İsrail hükümetinin Filistin halkına zulüm ve tehditleri devam etmektedir. Oysaki tarihin hiçbir döneminde Müslümanlar savaştıkları yerlerde insanların canına ve mimarilerine zarar vermemiş sadece var olanı korumuş ve kollamışlardır.