ESKİDEN köylerde erkek çocuk üç-dört yaşlarına geldiğinde başta ebeveynler, köyün yaşlıları olmak üzere çocuğa para verir; “hadi oğlum şu adama bir söv” derler, edeceği küfürleri de kendileri öğretirlerdi. Bu gibi hadiselerden bahsederken örnek vermek gerekirse, en yakınım; kardeşim Murat’ın çocukluğunu hatırlarım. Başta babam, köyün ihtiyarları kardeşimin eline elli kuruş tutuşturarak önceden öğrettikleri küfürleri bir bir sıralatır, o çocuk hedefteki kişiye küfür ederken yaşlılar da büyük haz alırlar, biraz önce sövüp saydığı kişi bu kez bir lira verir, kardeşim bu kez mislince karşı tarafa söverdi.
''Hadi bir daha söv'', dediklerinde kardeşim; “elli kuruşa bu kadar sövülür” der yeniden para vermezlerse isteklerini yerine getirmezdi. Aradan yıllar geçmiş kardeşim askerlik çağına geldiğinde, çocukluğunda para karşılığı ettiği küfürler alışkanlık ve doğal kültürmüş gibi sıralamaya devam ediyordu. Bu sefer para karşılığında soy sop küfür ettirenler başta babam olmak üzere diğer kişiler kardeşimin ağzından çıkanlardan rahatsız olmaya başlamış, “oğlum kocaman adam oldun küfür etme” diyordu. Kardeşim askere gittiğinde küfrün ne kadar kötü bir alışkanlık olduğunu anlamıştı.
Geçtiğimiz hafta Yozgatspor 1959 FK Başkanı Sayın Dr. Kazım ARSLAN Bey ile Yozgat Spor hakkında kısa bir söyleşi yaptık.
Hemen belirteyim; Spor yazarı değilim. Sohbetimizin konusu Yozgatspor ile taraftarların bütünleşmesi ve yaşanılan sorunlar hakkındaydı.
Öğrendiğim kadarıyla, küfürden kaynaklanan ve TFF tarafından art arda kesilen cezalar, arkasından gelebilecek daha ağır cezaların kulübü zora sokacağının habercisi gibi. Küfür konusunda Belediye Başkanlığı döneminde de mücadele eden Dr. Kazım ARSLAN Bey, ''Yozgatspor’un küfürle anılması ve argo tezahürat nedeniyle ceza almasından hicap duyuyorum'' diyor…
Başkan Beyden öğrendiğimize göre; Seyirci geliri iki bin lira, kesilen ceza ise beş bin lira.
On lira ver, elli liralık küfür et.
El insaf yahu. Yozgatspor bir lirasını dahi çar-çur etmez, meteliğe kurşun atarken, bir taraftan en iyi teknik yönetici talebinde bulunacaksınız, transfer isteyeceksiniz diğer taraftan da beş lira verip elli liralık ceza ödeteceksiniz. Küfür; bulaşıcı hastalık gibidir, kulak aşina oldu mu yanındaki kişinin diline de bulaşır. Küfrün bile bir edebiyatı var.
Bilet gişesine şöyle bir yazı mı yazsak…!
KAÇ LİRALIK KÜFÜR EDECEKSİN…?
Gerçekte yaşanmış mıdır bilemem, Futbol sahalarında tezahür ettiği var sayılan şöyle bir hikaye anlatılır; Zamanın birinde ülkemizin güney ilinde bir devlet görevlisi bir vatandaşa hakaret eder.
Bu hakaret toplum hafızasında derin iz bırakır, bu hakareti kendilerine de yapıldığı kanaatiyle hakareti kak görmeyen o şehrin insanları çok akıllı ve edebice bir cevap vermek ister, birilerine hakaret ederken taraftarı olduğu takımada zarar vermemeye gayret sarf ederler. O görevli şehirde oynanacak futbol karşılaşmasına katılmak için stadyuma geldiğinde çılgınca bir tezahürat başlar; Amigolar işaretleşirler, 
-Ooooo, “….” Beyimiz de gelmiş, ….! beyimiz de gelmiiişşşşş.”
Seyirciler hep bir ağızdan; 
-Hoş Gelmiş, Hoş Gelmişşş.
O kişi yerinden kalkar yapmacık bir tevazuuyla seyircileri selamlar, kibirle yerine oturur. Amigo devam eder; 
-Bıyıklarını da bükmüş,bıyıklarını da bükmüş. 
Karşı taraf seyirci;
-Kim bükmüş kim bükmüş
Cevabında;
-….Beyimiz bükmüş
-Ooooo, ne zaman bükmüş, ne zaman? A
migolar koro şefi gibi tribünleri yönetir 
-Dün bükmüş, dünbükmüşşşş”. 
Ne zaman bükmüş ne zaman? 
-Dünbükmüşş dünbükmüşşşş
-Kim bükmüş kim bükmüşşşş?
 ….. Beyim dümbükmüşşşş.” 
Küfürlerimizi bile edebi kullanmalı, sivri yerlerini törpülemeliyiz.
Bir kişiye domuz desen, kızar. Ama hınzır dediğinde tebessüm eder, halbuki aynı kapıya çıkar.
Stat girişinde şöyle bir tabela mı var; Küfür etme sahası…! Küfre karşı top yekun mücadele etmeliyiz. Emniyetimiz seyirciler arasına sivil ekipler yerleştirerek, küfür edenleri Üslupluca uyarmalı, uymayanlara kabahatler kanununa göre ceza kesmeli, veya stadyumdan dışarı çıkarmalı. Bu uygulama yalnızca Futbol sahalarında değil cadde ve sokaklarda da cezalandırılmalı. Çünkü şehrimize dışarıdan gelen öğrenciler bu konudan çok şikayetçi.
O sahaya futbol oynamaya çıkan oyuncudan tutun da hakem, hoca ve saha görevlileri sizler gibi aile babası, kimilerinin kardeşi kimilerinin evladı. O insanlar kendilerine küfür ettirmek için sahaya çıkmıyor. Hakem art niyetli olsa dahi bunun cezasını bizler küfür ederek veremeyiz, bu davranışlar daha fazla ceza almamıza neden olacaktır.
Küfür; Bela kapısının anahtarıdır, hiçbir küfür masum değildir, mazur da görülemez.
Kendi ellerimizle dillerimizle Yozgat’ı cezalandırmak yerine başarıları için çaba sarf etmek zorundayız. Hiçbir kulüp yöneticisi başarısızlığı kabul etmez, yenildiklerinde de en çok onlar üzülür.
Geçtiğimiz yıllarda Yozgatspor taraftarının küfürle mücadelede öncülük ettiklerine şahidim. Başta taraftar toplulukları birbirini uyararak, küfür ve taşkınlık edenleri kendi içlerinden ayıklayabilirler.
Sahalarımızdan argo sözcükleri temizlediğimiz zaman çocuklarımızı da yanımıza alarak gönül rahatlığıyla müsabakalara getirir, sporu ve şehrimizin takımını daha coşkulu taraftar topluluğuna dönüştürür, hem maddi hem de manevi desteklerde bulunarak tribünleri de doldurmuş oluruz.
Taraftar toplulukları küfre karşı slogan pankartları açarak geçmişte olduğu gibi bugünde mücadele etmeli…!
Örneğin; 
KÜFÜR GÜÇ DEĞİLDİR, 
KÜFÜR ETME KULAĞIMI KİRLETME, 
gibi.
Bir zamanlar Fransız seyyah tarafından Anadolu’nun Paris’i olarak adlandırılan Yozgat, Çarıklı diplomat olarak adlandırılan Yozgatlı gibi davranalım yeter.
Sözün Sanata, Sevginin Rahmete Dönüştüğü, bir Yozgat görmek dileğiyle.