BİR çığlıkla başlar bizim hayat hikayelerimiz.
-Müjde, müjde nur topu gibi bir kızın ya da bir oğlun oldu…
Müjdeyi verende sevinir, alanda.
İşte o gün başlar yazılmayan hayat hikayelerimiz, yaşam serüvenimiz. 
Aynalı beşik çoktan hazırlanmış, zıbın kundak işlemeli bohçasıyla sandıktan çıkarılmıştır. Şimdilerdeki gibi çocuğun cinsiyeti önceden bilinmez, tüm hazırlıklar beyaz patiskadan hazırlanırdı. İsim verme merasimi ayrı bir öyküydü sanki. İki üç gün sonra çocuk tuza belenir, ki büyüdüğünde yadına, yarine teri kötü kokmasın diye. Ve ardından kırkı sayılır, suyun içerisine atılan kırk taş ile kırklanırdı. Emekleme sürecinde dedesi sürağacını yapar, hayata atılan ilk adım da böyle başlardı. 
Yan boncuğu diye bir şey vardı, kem gözlerden uzak tutan. Nice anneler vardı tarlada bağ-bahçede kendisi çalışırken çocuğunu tülbende sinmiş anne kokusuyla uyutan. 
Eğer ki bir çocuğun hayatta başarılı olmasını istiyorsanız, bir hikayesi olmalı insanın.
Yozgat toprakları edebiyatın, kültür ve sanatın, fikriyatın beşiğidir. Ondandır ki bu toprakların hikayeleri kıymetlidir. 
Tesadüf değildir İlk Türk Gazetenin sahibi Yozgatlı Agah Efendinin basın tarihinde çığır açması. Tesadüf değildir evladını Çanakkale’ye gönderirken saçlarını kınalaması. 
Çanakkale’de, Galicya, Sina cephesi, Yemen, Bağdat, Kafkasya ve Kurtuluş savaşında at üstünde şaha kalkması Tesadüfen söylenmiş bir söz değildir, Dünyayı dize getiren Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından Yozgatlıların  “Ünlü Süvarileri Harp Meydanlarında Kahramanca Dövüşen Türk Yiğitlerinin Harman Olduğu Bozok Yaylasının Yiğit Evlatlar var olun” övgüsüne mazhar olması.
Nice kalemler, nice destanlar, hikaye ve romanlar yazıldı bu topraklarda. Edebiyatın beşiğinde ninnilerle masallarla, kahramanlık öyküleriyle büyüyen her Yozgatlı nice öyküler barındırır dağarcığında. Barındırır barındırmasına da, Yozgat kendi cevherlerini pekte kale almaz. 
Tüm dünya tanısa da Yozgat’ta kıymet bulmaz. Dünyanın her yerinde varlığımızla övünürüz de, çoğumuz Yozgat’a dair kitapları okumaz. İl ve ilçe kütüphanelerinde Yozgat ve Yozgatlı yazarların kitapları bile bulunmaz. Hasetliğimizden midir bilinmez, yiğidi öldürmeden hakkını vermek bize uymaz.
Sözü Mustafa ÇİFTÇİ Kardeşimizin başarısına getirmek istiyorum. Kaleme aldığı öykülerden oluşan kitabı daha önce Necip Fazıl KISAKÜREK ödülüne layık görülmüş, birkaç gün Yozgat okur çevreleri tarafından konuşulmuş olsa da sonrasında unutulmuştu.
Öykülerinin TRT tarafından GÖNÜL DAĞI adı ile diziye çekilmesi ve geçtiğimiz Cumartesi günü yayınlanması, sonraki günlerde tekrar ekrana taşınmasıyla birlikte hepimiz ekranlara kilitlendik. İlk kez Yozgat’ı bu şekilde anlatan samimi ve sıcak bir dizi çekimi yapıldı. Her ne kadar çekimleri Yozgat’tan biraz uzakta yapılsa da gönlümüzü pek hoş etti. Abbas SAYAR Üstadımızın Yılkı Atı ve Can Şenliği gibi hafızalarımızda önemli izler bıraktı. 
Teşekkürler Mustafa ÇİFTÇİ Kardeşim, Türk edebiyatına nice kalıcı eserler bırakmanı canı gönülden diliyorum. Bu toprakların mayasında edebiyat var, sanat var, fikir üretmek var… Var olan olumsuzlukların içinde böylesine güzel esreler ortaya çıkarmak içinde sizin gibi tertemiz yürekler var. Bir gönül kırıldığında, gönül dağı yıkılsa da, yine ve yeni hikayelerimiz hayat bulacaktır.
***
Yozgat’a söyleyin kıymetin bilsin
Yozgat güzel ise sebebi sensin
Altının kıymetin sarraflar bilir
Her şeyden öncesi kendin bilesin.