Aslında siyaset yazmamaya en azından Mart sonuna kadar yazmamaya karar vermiştim.
Ama öyle laflar öyle sözler öyle anlamsız çekişmelere şahit oldum ki bende duramadım...
Kendimce partileri, adayları ve yaşananları yorumlamak istedim...
İsim isim belirtmesemde anlatacağım olaylardan az buçuk insanlar kendilerini bilecektir...
Bugünlerde favori karşıdakine çamur atarak, Belediye Encümen ve İl Genel Meclisine aday olmak...
En iyisi benim diyerek, yola çıkılan seçim propagandaları hakaretten, iftiraya kadar her yolun mübah sayıdığı aday adaylığı yarışı, gerçekten başkan yarışlarından daha iğrenç hale gelmiş...
Herkes kendini o listede görmek ister mutlaka...
Hiç böyle bir mücadelem olmadı ama yaşananları görünce, kendimi bu yarışta olsam ne yapardım diye zorlamaya başladım...
Evet ben bu yarışın içinde olsam, ne yapardım?
Öncelikle kendimin o makama uygun olup olmadığını tartışırdım, kendimle ve eş dost tanıdıkla...
Sonra bu yarışta ön planda olmak için kafamda oluşturduğum projeleri veya hedefleri belirler, etrafımdakilerden bir önde olmaya çalışırdım...
Ve kazanmak için kendimi tanıtmak için hazırlayacağım bazı donelerle bu yarışı tamamlardım.
Elimden geleni yapar ve hayırlısı diye beklerdim sandıkların açılmasını...
Evet benim bildiğim seçim mantığı, seçilme yarışı budur...
Bir çok aday adayı gibi bel altına saldırmak değil. İftira atarak bir adım öne geçmek değil... Olmayan bir şeyi sadece kendinden bir adım önde diye uydurmak hiç değil...
Bana göre ne ahlakta, ne etikte ne de kişilikte bu tür şeylere yer verilmeli...
Ha bir uyarı, iftira attığın insan hele hele seni geçmişini çok iyi biliyorsa yaptığın yanlış Allah'ın belanı vereceği günü de beklemez hani benden uyarması...
Bu yüzden bir iki gün koltuk sevdası yaşayacağım diye kişiliğinizi kaybetmenin bir anlamı yok...
Hani bir laf vardır, topraktan geldik toprağa gideceğiz mühim olan çamurlaşmamak...
Gelin beni dinleyin üç beş günlük esfa için çamur siyaseti yapmayın, çünkü karşıya çamur atarken elleriniz de çamur olacak bilginize...