Halden bilmez hadsizlerin derdini
Yükledim sırtıma sardım yıllarca
Bilemedim nankörlerin fendini
Her gelene kucak açtım yıllarca

Edep bildim her geçene yol oldum
İmbikten damladım sabırla doldum
Gaflet kurşunuyla kaç kez vuruldum
Gölgelerle cenk eyledim yıllarca

Ne İsa’ya ne Musa’ya yaradım
Derman yok diz yürümez, zor adım
Geçti ömür yaş altmışa dayandım
Gençliğimden iz aradım yıllarca

Fayda oldum her bir yana dağıldım
Emeklerim boşa gitti yoruldum
Deryalarda yüzdüm çayda boğuldum
Akıntıya kulaç attım yıllarca

Bir deli sevdayla estim savruldum
Sel gibi coştum taştım duruldum
Hasret ateşiyle yandım kavruldum 
Mecnun gibi çölde gezdim yıllarca

Derinlere daldım dibi görmeden
Dıştan baktım iç yüzünü bilmeden
Gerçek sırlarına henüz ermeden
Kabuklarda öz aradım yıllarca

Ozan Yüksel düştüm dert ile gama
Sözüm kar eylemez çiğlere hama
Düşündüm payımı kusurdan yana
Ben kendimde suç aradım yıllarca
Yüksel Koç
13-05-2021 Ankara

BİRKAÇ SÖZ - Şahin Güvenç
Buyurun!
“Yıllarca”da deneyim konuşuyor.
Ne demişler? 
“Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olurmuş.”
Söz güzel olsa da ek bir açıklama olmadan bir anlam kazanmıyor bence. Doğru, dert etmemek gerek. Dert neredeyse orada kalmalı. Derdin içine girince o dert bize de dert oluyor. Ancak derdin ağısı yele karışınca soluyorsun. Kaçış olmuyor. Bu durumda ne yapmak gerektiğine yoğunlaşmalıdır. 
“Sorun Çözme Yetisi,” diye bir kavram var. Bu, kişinin ya da toplumun nitelik dokusundaki gelişmişlikle ilgiliymiş. O doku iyi dokunmuşsa sorun çözme yetisi oluşurmuş. Değilse, yok. Bunu sorunlara yaklaşım biçiminden anlayabiliyormuşuz. Sorun çözme yetisi güçlü olanlar yakınmak, sorunu sorun etmek yerine sorunun nedenlerini gidermek, yine de oluşuyorsa o sorunu amaca yönelik, verim alıcı biçimde çözme eğilimi güderlermiş.

Geçmişte olsun bugün olsun sorunu dayatarak, saldırgan bir tutumla baskı kurarak çözme eğilimi uygulanagelmiştir. Etki tepki ilkesi olsa gerek bu. Bu da geçici çözümlere, sorunu ertelemeye, sonuçta sorunun katlanarak geri dönmesine neden olmaktadır.
Gelişmiş toplumlarda “uzmanlık (profesyonellik)” diye bir kavram var. Bu, eğitim sisteminde, diğer toplumsal kurumlarda öğrenilip uygulanıyor.

Sözün matematiksel denklemi gibi bir şey bu. Denklemi iyi kurup doğru sonucu elde etmeli: Sorunlar karşısında kaygılanmayacak, ağırbaşlı olacaksın. Sen profesyonelsin. Sorun, çözmek içindir. Bunu çözme yolları arayacaksın. Bunu yaparken uygulayacağın yöntem iyi izlenim oluşturmalı, bireyin değil de bütünün yararına gelişmeli. Kısaca ne olursa olsun sorun çözülmeli. Çözülemiyorsa çözemeyen de en azından sorunun bir parçası olduğunu bileceğinden yerini daha iyi bilen birine bırakmalı.

Gelelim dörtlüklerin ne dediğine, benim bu dörtlüklere ne dediğime.

Halden bilmez hadsizlerin derdini
Yükledim sırtıma sardım yıllarca
Bilemedim nankörlerin fendini
Her gelene kucak açtım yıllarca

Demek ki iyi olmak kimi durumlarda iyi bir şey değilmiş. Ne demişler: “Kötülere yapılan iyilik, iyilere yapılan bir kötülüktür.”

Edep bildim her geçene yol oldum
İmbikten damladım sabırla doldum
Gaflet kurşunuyla kaç kez vuruldum
Gölgelerle cenk eyledim yıllarca

Edep bilip her geçene yol olmada susmayı erdem belleten bir öğreti var. Derler ya, “Söz gümüşse sükut altındır.” Değilmiş, öyle değilmiş.

İmbik, damıtma işinin yapıldığı araçtır. Damıtma ise çeşitli sıvılardan oluşan bir karışımı o sıvıların kaynama noktası özelliğini kullanarak birbirinden ayrıştırma işlemine denir. Bu işlem için en bilinen örnek yerden çıkarılan ham petrolün bir rafineride benzin, mazot, gazyağı vb. olarak ayrıştırılmasıdır. Konuya dönecek olursak, kısaca “mevzu” derin. Damıtma işi ince iş, güç iş, dayanma katlanma işi...

Gaflet; boş bulunma, bilememe, aldırmama anlamındadır. Bundan kötü kurşun mu olur? Yine de bunun bir zırhı olmalı: Uzmanlıktır (profesyonellik) bu zırh.

“Gölgelerle cenk eylemek” bana Cervantes’in Don Kişot’unu düşündürdü. O da yel değirmenlerini canavar sanıp onlarla ‘cenk’e tutuşmuş. Bunun Batı Kültüründe çok önemli bir etkisi var. Gölgelerle cenk etmek, boş bulunma, bilememe, aldırmama, bir şey yapamamadan (gaflette) çok çok iyi bir şeydir.

Ne İsa’ya ne Musa’ya yaradım
Derman yok diz yürümez zor adım
Geçti ömür yaş altmışa dayandım
Gençliğimden iz aradım yıllarca

Bu dörtükler, “Deneyim, yenen kazıkların bileşkesidir,” sözünü usuma getirdi. Bunun olumsuz durumlardan kaynaklı yine olumsuz bir söz olduğunu düşündüm: Karamsar (pesimist). Kazık yiyerek deneyim kazanmak kazanım değildir ki. Sorun kazık yemekte değil, sorun kazık atmaktadır. Kara kara düşünen kazık yiyen değil de kazık atan olmalıdır.
Güvensizlik duygusu içinde dertle yaşamak yerine güvenilir olunmalıdır.

Fayda oldum her bir yana dağıldım
Emeklerim boşa gitti yoruldum
Deryalarda yüzdüm çayda boğuldum
Akıntıya kulaç attım yıllarca

Fayda olanın yazgısıdır bu. Dört bir yana dağılır. Yine de kendimizi çok dağıtmamalıyız. 
Bu bağlamda emekler boşa gitmiş gibi görünse de bize öyle gelir. Gitmez. Yatırımı uzun vadeli olduğu için verilen emeğin karşılığı çok sonra görülür. Olsun yüksel Koç yorul! Dinlenebileceğin yerlerin çoktur.
Deryalarda yüzüp çayda boğulunsa da akıntıya yıllarca kulaç atılsa da yüzme bilmemekten iyidir bu.

Bir deli sevdayla estim savruldum
Sel gibi coştum taştım duruldum
Hasret ateşiyle, yandım kavruldum 
Mecnun gibi çölde gezdim yıllarca

İşte bu dörtlükler diyecek bir şey bulamadım. Sorun kendim kaynaklı. Neden diyecek bir şey bulamadığıma da diyecek çok şey buldum. Demem. Söz uzar da uzar.

Derinlere daldım dibi görmeden
Dıştan baktım iç yüzünü bilmeden
Gerçek sırlarına henüz ermeden
Kabuklarda öz aradım yıllarca.

Bu dörtlüklerin dizelerinde felsefi derinlikte de bir şeyler var. Dibi görmeden derinlere dalmak yüzme bilgisine güvenmektir. Derinliğin dibini bulmak, onu görmek için bu gereklidir. Kaldı ki bu yapılmazsa nasıl ereriz gerçek sırlara?
Artık bu öyle olur ki, iç yüzünü bilmeden dıştan bakılsa da kabuklarda da öz arayarak öz bulunur. 

Burada,
Her kim olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
diyen Veysel’in dizelerini anmak geldi içimden.

Ozan yüksel düştüm dert ile gama
Sözüm kâr eylemez çiğlere hama
Düşündüm payımı kusurdan yana
Ben kendimde suç aradım yıllarca

Yine de derdi dert etmemek gerek. Derdimizi dert etmek derdi katlıyor. Söz yine de güçlüdür. Söze çiğleri pişirmek, hamları olgunlaştırmakla başlamalıyız. Söz eldeki istidattır. Var olmalıdır. Kâr haddini gösterecektir.

Doğru, keseri en çok da kendimize vururuz. Suçu kendimizde ararız, öfkeleniriz. Öfkemizi de kendimizden alırız. Bir yerlerimizi acıtırız. Suçlu olup suçu başkalarında aramaktansa, suçsuz olup suçu kendimizde aramak daha iyidir. Yalnız, bundan daha iyisi var: ikisini de yapmamak.
Sağ olasın Yüksel Koç. Altmışa dayanan yaşının deneyimlerinin dizili oluğu dörtlükleri okuduk. “Yıllarca” yaşadıklarının, deneyimlerinin bir seslenişi olmuş. Bu seslenişine karınca kararınca ben de biraz seslendim. 
Sana selam olsun.
Şahin Güvenç