Gittin ya, gurbeti attın içime
Ayrılık alnımın yazısında var
Yükledin vuslatı kattın göçüne
Hasretin gönlümün sızısında var

Albümlere bakıp dalarım bazı
Baktıkça gözümde canlanır mazi
Resimler dillense anlatsa bizi
Her birinin ayrı hikâyesi var

Elimde kalemsin yazımda kâğıt
Şiirimde dertsin türkümde ağıt
Sendeki hakikat bendeki umut
Derin bir sevdanın mazisinde var

Hiç hesapta yoktu erken ayrılmak
Ömür denen yolda yarıda kalmak
Ozan Yüksel seni sensiz yaşamak
Yazdığım şiirin hecesinde var

Bu şiiri sevgili eşim Safiye hanımın aziz ruhu ve hatırasına armağan ediyorum.
Yüksel Koç

DÖRTLÜKLERİN DEDİKLERİNE BENİM DEDİKLERİM – Şahin Güvenç
1
Gurbet gidilen uzak bir yer olduğu gibi yerin yurdun da olabiliyor. Elleri böğründe arkada kalınca, eşin dönüşsüz bir yolculuğa çıkınca garipsin artık. Garip olduğun yer de gurbettir. Bununla da kalmıyor. Bir şarkıda da var, “Gurbet benim içimde.” Ozan Yüksel de öyle demiş: “Gittin ya, gurbeti attın içime.” Kısaca gurbet onun da içinde artık.
Değerli şair Ahmet Telli de çok iyi dokunmuş gurbete, oldukça dokunaklı yazmış. Onun da konu üzerine dizeleri öyle güzel ki, birkaç dörtlüğünü buraya almadan edemedim. Aşağıda.
Oyalı bir mendilin kanaviçesindeki
Sabrın kararttığı gül demetine
Usulca düşüyorsa bir damla gözyaşı
Gurbet mutlaka olacaktır
Suyun serin göğsüne daldırılan
Kızgın bir demirdir gurbet
Toplar bin yıllık duyarlıkları
Ve acıları hiç eskitmeden
Gurbet ne ki yüzyılımızda
Demek de bir yabancılaşmadır
Çünkü var olduğu her yerde insanın
Gurbet mutlaka olacaktır
Öyle işte. Gurbet bu, böyle bir şey. Yaşıyorsak, neredeysek o orada, var. En çok da yalnız kalınca, eşsiz kalınca varlığını duyumsatır. Ozan Yüksel bunu derinden sezmiş ki böyle demiş, yazmış. Artık ona da her yer gurbet.
İlk dizede geçen gurbet sözcüğü ‘Bir söyle bin ah dinle,’ ettirdi. Ahh ki ahhh!
Bu kimde yok ki? Gurbet varsa ayrılık da var. Biricik avuntusu bir gün dönüp gelineceği, kavuşulacağı. Buna da değindikten sonra gelmiş ayrılığın böylesine, dönüşsüz olanına. Buna da ‘alınyazısı’ demiş ozan. Ağır gelince, çekemeyince, katlanamayınca bu avuntuya tutunmak biraz iyi geliyor olmalı.
Bunu Karacaoğlan da dile getirmiş: ‘Üç derdim var birbirinden seçilmez/Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm.” Ayrı görünse de ölümle ayrılık, son ayrılıkta birler. Birbirinden seçilmezler.
İlk dörtlüğün üçüncü dizesi yüreği bir başka sızlatır. “Yükledin vuslatı kattın göçüne.” Vuslat, ‘kavuşma’ demek. Göç edince vuslat göçün en ağır yükü. Kavuşmalar bitiyor. Öyleyse hasret başlıyor. O gönülde bir sızı artık.
2
Albümler birikmiş. Birlikte bakarken, geçmişi anımsayıp gülümserken yalnız kalmak, yalnız bakakalmak… Olmayınca, bakıp bakıp geçmişi gözde canlandırmak… Dillenmesini dilemek resimlerin, anlatmasını istemek… ‘Her birinin ayrı hikayesi var.’ Onları bir bir yeniden yaşamak. Buna da ahh ki ahhh!
3
‘Elde kalem, yazıda kağıt.’ Yazan da yazılan da belli. Öyle olmalı; hem yazan hem de yazılan.
‘Şiirde dert türküde ağıt.’ O da belli.
Ve gerçek… Gerçekliği kalmayınca, umut olmuş. Ki ‘Derin bir sevdanın mazisinde var’ olan bir umut. 
4
Daha önce de yazmıştım. Evdeşliğe birlikte başlanıyor da birlikte bitirilmiyor. Bu hesapta olmayan bir şey. Bir de erkense, yarı yoldayken yarım kalınıyorsa daha kötü oluyor. Son dörtlüklerde bunu söylüyor ozan. Sonrası, “Seni sensiz yaşamak,” diyor ardından. Sözü de bunlar, “Yazdığım şiirin hecesinde var,” diyerek bağlıyor.
*
Anlaşılan o ki ozan Yüksel Koç’un yazacağı dizelerde bu konu daha çok hecelenecek. Yarım kalsa da kendini, az da olsa yazdıklarıyla tümleyecek. 
Ozan Yüksel Koç’a sağlık, esenlik, uzun bir yaşam dilerim. Sağ olsun, var olsun.
Şahin Güvenç
GURBET SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
Garp, garip, garabet, gurbet benzer kökten türetilmiş sözcüklermiş. ‘Ayrı, uzak olma, yabancı yerde olma, yabancılık, sürgün’ gibi anlamlara geliyormuş. Sözcük Garp kökenli. Koşup gelmiş, dilimize yerleşmiş. Kısaca, ‘gurbet’ sözcüğünün kendi de gurbete düşmüş. Ne garip! 
‘Ne garip!’ deyince… Ya, öyle işte! ‘Garip’ sözcüğü de dilimizde bir garip.
Şahin Güvenç