Öyle mazarat, öyle kafiridiki baba yiyesiceler. Gara baba dayesiceler. Köyde gemirmediği dikme, yıhmadığı siyeç kalmadı gotverenlerin. Yav gardaşım Uluh Bekir’de galp adamıdı. Bahamıyon, sat getsin aminim. Her yıl eşşekler gure olurdu, öyle sıpalarlardı. Noreceğan 3 dene gancıh eşşâ.. El gibi tarla yok, tapan yoh, omuz gücüynen geçinen bi azapsın. Hadi çoban durduğun yere ilazımısa bi denesi yeter. Gara baba dayesicelerin ikisini defet, milletide dirliksiz etme. 
Bıldır Gambır Fadimenin Haceli’nin uşlahlar er baharın komün ardına 65-70 dene dikme dikmişler. Öyle güzelde emek vermişlerki derbederler. Kel Hasanın oğlana özün evini moturunan yardırmış, derin derin de emeler eşmiş, Arizdeki Mantıcı Davut’un ağaçlardanda dikme süygünleri kesmiş Gumüş pınarın suyunuda dibine bağlamış bi güzel olmuş ki mübarekler. Daha diki dikmez böyümüye başladı, oralar cennete dönecek derlerdi. 
Goç gatımı aylarında arazi yemyeşil ekinlerle kaplıyken milletin atı, eşşa, inağa, danası, sığırı, sıpası yazıya guverilirdi. Zâbâanan goyrulan mallar hava garanıyıncıh gedilığinden koye inerlerdi. Uluh Bekir’de, avradı sifli Anşe’de, uşahlarıda öyle galp, öyle hutursuz adamlarıdı ki, ula eşşekler niye gelmedi, gurtmu yidi, cenevarmı gırdı, biri gulağanı, guyruğunumu kesti heç gayile çekmezlerdi. Kasım aylarının ayazı canlı varlıkların iliklerini dondururken kafirlerin derisi meşinidi sanki, uyuz tüyleriynen örenlerde nede yatarlardı. 
Birgün sığır sürerken duydum. Apılının avrat veriyo, veriştiriyodu. “Yaşı gara yerden gelesiceler, donuz iyiliksizler, sıracalı kosnükler..  Godek Paşanın Osman; “Ula yavrum noolmuş, derdin ne, zabah zabah kime garezin” didi. Garı daha zapdolunmuyo. “Bulgar tohumları, keşbar dölleri, cibilliyeti bozuhlar, ceddini eşşeyin gasgasladıkları..”  Ağzı bozuh garının. Çene bi Dakka durmuyo. Sonradan öğrendik ki, Uluh Bekir’in eşşekler cennet gibi olacak denilen komün ardındaki Hacelinin  dikmelerin alayıcığınıda gemirmiş. Öyle gemirmiş ki gotverenler alttan, ortadan üstten, baştan sona gadar. Guccük süygünlerini yemişler, diplerinde boğuşmuş, ağnanmış, çoğunu gırmışlar. Vay geberesiceler vayh..
Hosurun Goo Üsüyün o dikmeleri babasının hayrına gurtarmak için alayıcığınada çamır suvadı, ne etti ya hepiciğıde gurudu. Gorhuluk gibi 4-5 sene o dikmeler guru guru orda durdu. Kimi misir kozlemiye, kimi ekmekaşı yapmıya, kimi isli çaydanlıklarla çay yapmıya, kimi aş ne bişirmiye gırıp gırıp getirdiler o dikmeleri. Şimdi özün evi bom boş. Hacelinin uşahların gonüde geçti bi daha dikmedilerde. Öylece getti o gatlek emek. Millet Tostul Şekirenin gozü dadi o dikmelere derlerdi. Tostul Şekire yerinden gahamıyodu. Nerde gidecek tâ komün ardına.. Bu millet birbirinin günahını almıya ne gaderde havaslıhlı. Garının gulağna getmiş de  denenler, “Anam ben niye nazar ediyim, varsın köy  tüm onun olsun vallaha gormedim yavrım, gordü diyenlerin o dikmeler avratlarına getsin” diyodu ben gulağmınan duydum.
Yalınız Hacelinin uşahlarda da ehmallık var. Bıldır Istanbıldaki Zivik Satının uşahlar HacıGulünün Gungör’ün deriye dikme dikmişler, alayıcığınıda tikennen sarmışlar. Ne eşşek yanaşabilir, nede pijler gırabilirler. Ağar öyle idelermiş dikmelerin alayıcığınıda gurtarırlarmış. Gerçi Piç Çavış’ın eşşekler tikenide yiyo derlerdi ya, heç bi bişey edemezlerdi. 
Cenet köyümün evliya ruhlu ve doğa aşığı insanları emeklerini süsleyerek yeşertirdi çevreyi. Baraj gelip süpürünce emekleri arazide kalan üç beş ağaç saksıda bir çiçekmiş gibi yalnız ve yetersiz görüntü verdiler. O zamanlar öyle çok, öyle çok yeşillik ve ağaçlık vardı ki, Uluh Bekir’in eşşeklerin mazaratlığı dahi bitirmeye yetemezdi.