Çok uzun zamandır protokol ile basını bir araya getiren programlara katılmıyordum. Bu yüzdende geçtiğimiz akşam düzenlenen programa kafamda soru işaretleri ile gittim.
Kimler var, kimler gelir belki eski dostlarla bir araya gelir iki lafın belini kırarız diye düşünüp gittim.
Nitekim öyle de oldu, Tarık'la çıktık yola Hayri İnal Konağındaki programa biraz geç kalmış olsakta sağolsun herkes seferber oldu, gel yanıma, geç karşıma.
Özlem de var tabi, bir çoğu ile bir dönem mesai arkadaşı, bir çoğu ile de muhabirlikten arkadaştık.
Başladık muhabbete, sıcacık bol acılı arabaşı çorbası ve tam kıvamında arabaşı hamuru eşliğinde...
Oh kahkahalar, sohbetler eşliğinde damak tadına uygun bir yemek gönül daha ne ister ki...
Hemen yan masamızda gazete patronları, Vali bey, başkan bey ve davet ev sahipleri vardı. Çok ciddi ve suskun masaya şöyle bir göz gezdirdikten sonra karşılıklı sohbetlere başladık. Şakalar, espiriler havada uçarken yemek faslı bitti, protokol yan odaya sohbet etmek maksadıyla geçti. Tabi çaylar eşliğinde. Birde Erhan abinin sazı ve sözü eklendi ki her şey güzel.
Dışarda yağmur camlara vuruyor, içerde sohbet muhabbet yüreklere vuruyor.
Yozgat derken, basın derken, Yozgat tanıtımı, jeotermali, yemekleri herşey kısa kısa konuşuluyor, sohbet ortamı oluşturulmaya çalışıyordu.
Bu tür ortamlarda muhabirler ve çalışanlardan çok patronlar, gazete patronları konu açar, sohbet ederdi. Ama o gün dikkatimi çeken unsurlardan biri de buydu. Muhabirler şen şakrak sohbet ederken, patronlar sakin suskundu. Garip geldi bana, nedenini öğrenmek için bir kaç laf da atıtm ortaya ama yine patronların ağzını bıçak açmadı.
Herkes görev tamamlamaya gelmiş gibi sadece oturdu, ikramlardan tatdı, hiçte konuşmadı...
Dünya tersine dönmez sanmıyorum ama belli ki bir sıkıntı var. Bakalım önümüzde ki programlarda da aynısımı olacak. Ya da tam tersimi ozaman bu konu hakkındaki kesin hükmümü vereceğim. Dünya mı tersine dönüyor, yoksa muhabirler protokol ile daha mı iyi anlaşıyor?..