Facekavuk bu benim son günlerde sosyal medyada siyaset yapanlara taktığım bir isim orjinali yani hepinizin bildiği ismi ise dalkavuk...
Eski konakların kadrolu dalkavukları olduğu bilinir. Bunlar, efendilerinin sıkıntılı anlarında onların her dediğini tasdik etmekle birlikte, yeri gelince sözünü dudaktan esirgemeyen; bazen de neşeli hikâyeler ve nüktelerle onları eğlendirip rahatlatarak devlet nizamına katkıda bulunan, soytarı tipli insanlardır.
Dalkavukluk deyip geçmeyiniz. Bu öyle her babayiğidin harcı da değildir ve her birileri imtihanla işe alınır ve türlü türlü denemelerden geçerler.
Şimdilerde ise sosyal medyada destekleyen dalkavuklar çıktı. Ve eğer sen yorumsuz kalırsanda asabileşen, yetmiyor kendi kendine senin hakkında yorumlar yapan insanlar oldu bunlar.
Çok üzücü..
13 yıllık meslek hayatım boyunca, gerek haber yaparken gerekse köşe yazısı yazarken en dikkat ettiğim konu hakkında fikrim yoksa yorum dahi yapmamaktır.
Evet konu ne olursa olsun, kiminle ilgili olursa olsun belgesi ve kanıtı olmayan hiç bir şeyi yazmadım, bundan sonra da yazacağımı sanmıyorum.
Meslek gereği bir çok dedikodunun merkezi oluruz. Herkes bildiği duyduğu yada şahit olduğu olayları heyecanla bizlerle paylaşır ama şu bir gerçektir ki kimi kendi yorumuyla, kimi kendi menfaatiyle anlatır olayları.
Eee bizlerde eğer araştırmadan ya da tam olarak konuya vakıf olmadan yazarsak sıkıntısını yine bizler çekeriz. Çünkü kimse afaki olarak anlattığı olayın arkasında durmaz.. Kısaca bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla ben söyledim ama konuyu bilmem deyip aradan sıyrılır. Hal böyle olunca da otomatik olarak, araştırmadan hiç bir konuyu yazmadım, yazmaktanda hep kaçındım.
Bu yüzden sosyal medyamda aşk sözleri paylaştığım için bana kızan siyasilere tekrar hatırlatıyorum.
Bu saate kadar olmadım bu saatten sonrada facekavuk olmayacağım.
Hakkında fikrim olmayan hiç bir konuda da yorum yapmayacağım ve konudan pay çıkarmayacağım.
Facebook ve diğer sosyal medya benim özelim kimsenin reklam yeri ya da kimseyle tartışma arenam değil.
Benim eski arkadaşlarımla sohbet ettiğim, günün stresini atabildiğim bir mekan bu yüzden benim face adresimde siyaset yapmadığım için rahatsız olanlar rahatlıkla kendini silebilir, hiç rahatsız olmam emin olsunlar.
Ve bu kadar gerginlikten sonra küçük bir dalkavuk hikayesi ile köşe yazıma son veriyorum.
İşte hikâye:
Vaktiyle yüksek rütbeli zatlardan biri kendisine bir dalkavuk edinmek isteyip tellâl çığırtmış. Belirtilen gün ve saatte kapıda bazı dalkavuklar toplanmışlar. Sırayla imtihan odasına alınmaya başlamışlar. Efendi, ilk geleni şöyle bir süzmüş ve sormuş:
— Sen dalkavuk musun?
— Evet efendim, ben dalkavuğum.
— Amma hiç de dalkavuğa benzemiyorsun.
— Nasıl benzemem efendim. Filân paşanın yanında beş sene; falan vezirin kapısında üç sene hizmet ettim.
Efendi ona yol vermiş ve diğer adayı içeri almışlar. Ona da sormuş:
— Sen dalkavuk musun?
Aynı cevaplar ve aynı konuşmalar... Böyle birkaç aday sınandıktan sonra içeriye birisi girmiş. Soru aynı:
— Sen dalkavuk musun?
— Evet, efendi hazretleri; bendeniz dalkavuğum.
— Amma sen öyle pek dalkavuğa benzemiyorsun.
— Hakk-ı âliniz var efendim; pek öyle dalkavuğa benzemem.
— Fakat sanki biraz da dalkavuğa benziyorsun.
— Evet biraz da benzerim efendim. Efendi dışarıya haber salmış:
— Ben dalkavuğumu buldum, diğerleri dağılıp gidebilirler. Binlerce esef ki eskiden bir büyüğün bir dalkavuğu olurken şimdi her büyüğün yüzlerce dalkavuğu var. Dahası, eski dalkavuklar bazen öyle hakikatli sözler ederlermiş ki bu sözler meclise bir bomba gibi düşüp herkesi kendine getirirmiş. Yine eseftir ki şimdilerde insanlar, bir dalkavuk tutmak yerine çevrelerindeki herkesten dalkavukluk bekliyorlar. Doğrusu bu manzaraya bakınca insan, "Nerede o eski dalkavuklar!" diye iç geçiriyor.