Küçük Veysel'in annesinden bir tek isteği vardı. Bu isteğini şöyle dile getirdi:
    Sevgili anneciğim, ben de çok hakkın var! Bunun için, yanından bir an olsun ayrılmak istemem. Hizmetini hiçbir şeye değişmem. Ancak, konu peygamberimizi ziyaret olunca durum değişiyor. Senden Medine'ye kadar gidip gelmek için izin vermeni istiyorum.
    Hemen herkesin ziyaret edip sohbetiyle şereflendiği Hazreti Muhammed'i görmezsem, gözlerime uyku girmeyecek. Ne olur, bana izin ver! Peygamberimizi bir defacık olsun göreyim! Hemen dönerim.
    Annesi, Veysel'i çok seviyordu. Onu gözünün önünden ayırmak istemiyordu. Ancak bu istek başka isteklere de benzemiyordu. İzin vermeliydi. Düşündü, düşündü ve iznini şartlı olarak verdi:
    Oğlum, Hazreti Muhammed'i ziyarete gitmene izin vereceğim. Ama bir şartım var. Peygamberin evine varacak, ziyaretini yapacaksın. Başka hiçbir yere uğramadan hemen geri döneceksin. Evinin dışında bir yere gitmene iznim yoktur. Bunu unutma!
Veysel, bu duruma çok sevindi. l Şartlı da olsa izin almıştı. Demek Medine'ye gidecek, peygamberimiz Hazreti Muhammed'i ziyaret edebilecekti. Hemen yol hazırlığını yaptı. Heybesinin iki gözüne Yemen hurmalarından doldurdu. Annesinin elini öpüp duasını alarak yola koyuldu.
    Tozlu yollar, kumlu çöller onun için engel oluşturmuyordu. Kalbine Hazreti Muhammed'i görme sevdası düşmüş, peygamber aşkı dolmuştu.
    Kasideler söyleyip, ilahiler okuyarak Medine yoluna devam ediyordu. İşte, Medine görünmüştü. Peygamber şehrinde Resulullah'ın hasretini giderecekti. Sora sora aradığı yere yaklaştı. Kime sorsa:
    Resulüllah'ın evi Mescid'i Nebevi'nin bitişiğinde, diyordu.
    Peygamberimizin evinin çatısı hurma dallarından yapılmıştı. Kapısında kıldan örülmüş bir perde vardı.
    Kapıya yaklaştı ve bütün gücünü toplayarak seslendi:
    Yemen'den ziyaret için geldim, Resulullah'ı görmek istiyorum!..
    Cevabı heyecanla bekledi. Kalbi tık tık atıyor, nasıl bir karşılık alacağını heyecanla bekliyordu. Sonunda beklediği cevap geldi:
    Resulüllah evinde yok Medine'nin filan mahallesine kadar gittiler. Daha sonra mescide gelecek. İster mescide geri dönmesini bekleyin ister o mahalleye gidip, orada ziyaret edin.
    Ben ne o mahalleye gidebilirim ne de mescitte Resullüllah'ın dönmesini bekleyebilirim. Annem izin vermedi.
    Sadece: “Evine gideceksin, başka yere iznim yok!” dedi.
    Ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı.
    Veysel düşünüyordu. Annesinin dediğini yerine getirmeli, sözünden çıkmamalıydı, anne sözüydü bu.
    Ama peygamberimiz Hazreti Muhammed'i de ziyaret etmeliydi. Zihninde değişik sorular uçuştu, cevaplar çatıştı. Ama anne sözüne sadık kalma, verdiği sözünde durmak ağır bastı. Kendi kendine söylenerek döndü:
    Gidemem başka yere gidemem. Oturup peygamberimizin dönmesini de bekleyemem. Çünkü annemin izni yok. Anlaşılan kısmet değilmiş. Veysel üzüntülerini kalbine gömdü, geldiği yoldan geri dönmeye karar verdi. İşte Yemen sınırı içine girmiş kendi köyüne de gelmişti. Hiç olamazsa biricik annesinin sözünü tutmuş, onun emrinden dışarı çıkmamıştı.
    Sevgili annesi durumu anlayınca Veysel'e şöyle dua etti: Oğlum, sen dünyada beni mutlu ettin, Allah'ta seni memnun etsin! Dünyada göremediğin Resulüllah'ı ahrette görüp komşu olasın!...
    Diğer yandan evine dönen peygamberimiz Ayşe anamıza sordular:
    Kim geldi buraya, ya Ayşe?
    Yemen'den bir genç ziyaretinize gelmişti. Sizi evde bulamayınca annesinin izni olmadığı için yanınıza gelemedi. Oturup bekleyemedi de… Geri dönüp memleketine gitti.
    Peygamberimizin cevabı şöyle oldu:
    Kapıdaki nurdan, Veysel'in geldiğini anladım. O, annesine itaat edip etmeyeceği konusunda imtihan oldu imtihanı da kazandı. Dünyada beni görmesi nasip değilmiş. Ama cennette komşum olacaktır.