15 Temmuz darbe girişimi sadece iç politikada değil, dış politikada da derin etkiler doğurdu. Türkiye’nin Suriye, Irak, İran, Rusya ve Amerika ile bugüne kadar olan politikalarındaki belirgin  değişiklik sadece Ortadoğu’nun değil dünyanın genelinde etki doğuracak ekonomik, siyasal, sosyal gelişmeleri tetikledi.
Aslında Türkiye’nin dış politikadaki yaklaşımlarından  dönüşünün temelleri Başbakan Binali YILDIRIM başkanlığındaki hükümetin göreve gelişi ile başlamıştı. Yıllardır devam eden ve Ahmet DAVUTOĞLU’ nun Dışişleri Bakanlığı’ ndan başlayarak Başbakanlığı döneminde de devam ettirdiği dış politika rotası istenen  sonuçları doğurmayınca geminin dümeninin  yönünün  çevrilmesi zorunlu olmuştur. Akademisyenler beni bağışlasın ama kimi zamanlar olaylara “kitabi” bakış gerçeklerle örtüşmüyor. Ahmet DAVUTOĞLU’nun “Stratejik Derinlik” teorisi  Ortadoğu dengeleri ile örtüşmemiştir.
Binali YILDIRIM başkanlığındaki hükümet döneminden başlayarak  hem iç hem de dış siyasette zihniyet değişimi yaşanmaya başlamıştır. Başbakan Binali YILDIRIM, somut hizmetlerle siyaset yapmayı tercih eden bir siyasetçi olarak algılanmaktadır. Nitekim uzmanlık  alanı dışında olmasına rağmen  dış politikada da somut sonuçlara yönelik düşünceler uygulanmaya başlanmıştır. İşte bugün Suriye ve Irak’ta uygulanan sınır ötesi terörle mücadele faaliyetleri bu rota değişikliğinin sonucudur.
Türkiye bugün komşularının toprak bütünlüğünün önemini bir kez daha anlamaktadır. Zalim diktatörlerin yönettiği ancak belirli bir otorite ile toprak bütünlüğünün korunduğu yıllarda bile kadın, çocuk, yaşlı bu denli büyük ölümler katliamlar, acılar, göçler, sakatlıklar, huzursuzluklar ve savaşlar yaşanmamıştır. Demokrasi söylemli  politikalar büyük devletlere para ve petrol, Ortadoğu devletlerine acı ve ölüm bize ise ağır bir sorun bırakmıştır. İstikrarsızlaştırma amacına dayalı politikalar DEAŞ, PYD, PKK, YPG gibi terör örgütlerini yaratmış ve kullanmıştır. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği karmaşık ve bölgesel kaosun yaşandığı olaylarda çok derin  düşüncelere dalmaya gerek bulunmamaktadır. Hayata bazen sade bir bakış yettiği gibi karmaşık görünen dış siyasete de yalın bir bakış yeterli  olacaktır. Bu bakış açısına göre: Komşularımızda kargaşa istemiyoruz, terör ve istihbarat örgütlerinin kol gezdiği bir coğrafya herkese zarar verir, bunun için askeri müdahalede dahil olmak üzere gerekli adımların atılması zorunludur gibi gerçekler karşımızda durmaktadır.  Türkiye bugün Kilis’in, Gaziantep’in ve tüm Suriye sınırımızın hemen ötesinde oluşturduğu çatışmasız alan ile kendisine yönelik saldırılara engel olmaya çalışmaktadır. Tüm egemen güçlerin asker ve  sivil unsurlarının  bulunduğu bir bölgede tehlikeyi itelemeye yönelik tedbirler için askeri müdahalelerde bulunulması doğaldır. 
Türkiye, kendi sınırlarında terörist faaliyet istememektedir. Türkiye sınır güvenliği sağlamaya çalışmaktadır. Dünyanın görmezden geldiği ve tüm yükünü bizim omuzladığımız göçmen sorununu ve insanlık dramını engellemeye çalışmaktadır. Sınırdan yapılan sızmalarla bizim insanımıza yönelik saldırılara son vermek istemektedir. Türkiye’nin istekleri son derece haklı ve sınır ötesindeki tedbir faaliyetleri ise son derece doğaldır.