Bilinmeyen düşlerin anahtarı kalbimizdedir. Kalbin sesini duymak bazen zor olsa da sevgi her şeyin en güzelidir ve ne sevgi hiç bir şeye satılamaz...
Yarınlarda umut arayan İmge'nin kalbinin sesi çok tizdi; çünkü hiç âşık olmamıştı. Neyin doru olduğunu bilmiyordu. Sessizlikte boğulmuştu. Hafif bir sonbahar meltemi esti.
Bu meltem sarı lüle saçlarını dans ettirdi. Yeşil gözleri o an parladı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Ne olduğunu anlayamıyordu. Birden değişmişti. Onu değiştiren karşısındaki o siyah saçlı çocuktu. Hayata küsen bir insanı hayata döndürecek kadar güzel gülümsüyordu. Güldüğünde gözleri de parlıyordu.
    O kadar muhteşemdi ki yıldızlar bile onun gözlerinin parlaklığını geçemiyordu. O günden sonra her hafta sonu evinden 5 km uzakta olan bu koya gidiyordu. Her gittiğinde onu anımsıyordu. Bazen göz göze geliyorlardı. İşte o an kız kendini bulutların üzerinde hissediyordu. Bakamıyordu yüzüne çekiniyordu. Çok utangaçtı. Ama çocuk çok dışadönük neşeli bir tipti.Arada kendi kuytu köşesine çekilir,bir şeyler düşünürdü.İmge çocuğun ne düşündüğünü hep merak ederdi;fakat sormaya bile cesaret edemezdi.İmge onu düşünürken arkadan gelen bi sesle irkildi.
    Arkasına döndü.Bu arkadaşı Umuttu.Kısacık boyu ve biraz kilolu vücudu vardı.Gözleri cin gibiydi.kıvırcık saçları vardı en yakın arkadaşlarından biriydi ve çok iyiydi.Onunla sohbet ederken devamlı o gizemli çocuğa bakıyordu.Umut İmge'ye dönüp:Nereye bakıyorsun sen öyle.Yoksa Barış'a mı bakıyorsun.Aşık olmuş gibi bir halin var,dedi,bıyık altından gülerek.Evet,dedi utanarak.Umut onu tanıyordu ve onun nasıl biri olduğunu anlattı.Umut'a göre Barış hayata gülen,neşeli;ama bir o kadar da gizemli biriydi.Genellikle düşünceli görünürdü.Ona ne düşünüyorsun diye sorduğumda bana bir şeylerin eksikliğini anlatırdı.Ne olduğunu sorduğumda da beni anlayan birisi,dedi.Etrafta o kadar çok kız var,üstelik çok sevilen biri.Bir şey kesin Barış seçici bir çocuk,dedi Umut usulca.Beni onla tanıştırır mısın dedi İmge utanarak.Yüzü kızarmıştı belli ki utanıyordu.
    Daha sonra,dedi Umut;çünkü keman kursuna yetişmesi gerekiyordu.Yarın okulda görüşürüz dedi.İmge de tamam kendine iyi bak dedi.Akşam olmak üzereydi ve o gün batımını seyretmek istiyordu.Normalde bu kadar duygusal değildi;ama bu sevgi onu bu hale getirmişti.Gece-Gündüz hep onu düşünüyordu.Güneşte onun yüzünü görüyordu.Gökyüzü kızıla teslim olmuştu.Gökkuşağının tüm renkleri birbiriyle bütünleşiyor güneş geceye yol veriyordu.Gün batımının bitişini izledi ve saat geç olduğu için otobüse binmeyi tercih etti.Otobüs tıklım tıklımdı.Bütün gün işte çalışıp eve ekmek getirmek için uğraşan pek çok insan vardı.Buruşuk yüzlerinden yorgun oldukları anlaşılıyordu.Ne zor şey diye düşündü İmge.İşe gidip çalışıyorlardı ve bu da yetmezmiş gibi eve gidip çocukları ve eşleriyle uğraşıyorlardı.
    Bir gün kendisinin de böyle olmasını istemiyordu;çünkü hayat çok kısaydı ve her anı dolu dolu yaşanmalıydı.Son durakta indi ve 250 metre yürüdü.Sokaktaki çocukların anneleri eve çağırıyordu.Birden yaşlı bir amca önüme çıktı.
    Elinde bir yığın poşet vardı.Ona taşımanıza yardım edebilir miyim?diye sordu.O da yüzüne baktı ve minnettar olduğunu gösteren bir şekilde kafasını öne eğdi.Güler yüzlü biriydi.Kır beyaz saçlarını sapkasıyla kapatmıştı.Kimsesi yoktu.Hayat hikayesini yolda anlattı.O aslında bir çiftçiymiş.Bütün gün bahçesini biçer,ürünlerini pazarda satarmış.Bir gün hayatının aşkını bulduğunu fark etmiş.O da İmge gibi ilk bakışta aşık olmuş.Sevgisinin peşinden gitmiş ve sevdiği için hayatını riske atmıştı.Sevdiği onun bu kadar fedakar olmasına şaşırmış ve o da sevginin büyüsüne kapılmıştı.
TEVAZÜ
    Bir adam kötü yoldan para kazanip bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektas Veli'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister.
    O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.
    Durumu Hacı Bektaş Veli'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli : - ' Helal değildir ' diye bu kurbanı geri çevirir.
    Bunun üzerine adam Mevlevi derghına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır. Mevlana ise ; bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.
    Mevlana şöyle der: - Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
    Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergahı'na gider ve Hacı Bektaş Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektas Veli'ye sorar.
    Hacı Bektas da söyle der: - Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir."
    Böylesi tevazu ve incelikle, birbirlerini yermek yerine yüceltebilmeyi becerebilen insanlar olmamız dileğiyle..