Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin dedesidir. 1200'lü yıllarda Moğol istilası üzerine yaklaşık 50 bini bulan tebaasıyla Anadolu'ya gelmiş ve Fırat kıyısına yerleşmiştir. Haçlı Seferlerine karşı Filistin'e gitmek isterken bugünkü Suriye'de, 1227 yılında Fırat Nehri'nde boğulmuştur. Süleyman Şah ve iki muhafızı, bugünkü sınırımıza takriben 100 km mesafede olan Caber Kalesi'ne defnedilmiştir.
Türbe bölgesinin  bulunduğu alanın, Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. 20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması'nın 9. maddesi[2] uyarınca, söz konusu bölge Türk toprağı sayılmış ve Türkiye'ye türbede muhafız bulundurma ve bayrak çekme hakkı tanınmıştır. Bu hak, Lozan Barış Antlaşmasında da teyit edilmiştir. Suriye'de hâkimiyetini devam ettiren Fransa ile daha sonra (30 Mayıs 1926, Türkiye ile Fransa Arasında Suriye ve Lübnan İçin Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi) yapılan anlaşma ve görüşmelerde de arazinin Türk toprağı olduğu hususunda değişiklik yapılmamış ve sınır çizgisi korunmuştur.
Abdülhamid  Han zamanında, Süleyman Şah Türbesi'nin inşasına ait bir masraf belgesi Bugüne kadar Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'na ilişkin yapılan tüm resmi yazışmalarda Suriye tarafı, anılan anlaşma hükümlerine bağlı olduklarını beyan etmiştir. Son olarak, Suriye'nin İstanbul Başkonsolosluğu'ndan 2012 yılında alınan bir notada, Suriye tarafının 1921 tarihli Ankara Anlaşması'na ve 1956 tarihli Halep Protokolü'ne bağlı olduğu bir kez daha teyit edilmiştir. Uluslararası anlaşmalar uyarınca, türbenin bulunduğu 10 dönümlük arazi, Türkiye mülkiyetine ve egemenliğine bırakılmıştır. Türbenin bulunduğu bölge, ülkemiz sınırları dışındaki tek vatan toprağıdır.
Süleyman Şah Türbesi ve Süleyman Saygı Karakolu neden önemlidir? Türbe'nin bulunduğu alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçasıdır. Öte yandan, tarihçilerin bildirdiğine göre, Caber Kalesi'ndeki türbeye hem Osmanlı dönemi öncesinde hem de Osmanlı döneminde özel bir önem verilmiştir. Cumhuriyet döneminde, de aynı ilgi, farklı vesilelerle gösterilmeye devam edilmiştir.
Cumhuriyet döneminde, hukuki süreçlerin yanında, Süleyman Şah Türbesi ve müştemilatına yönelik ilk çalışma Mustafa Kemal'in talimatıyla yapılmıştır. Türbe, ilk olarak elden geçirilmiş ve bir jandarma karakolu yapılmıştır. 1931 yılında geniş kapsamlı bir tamirat yapılmış ve daha önce kaldırılan imamlık kadrosu da ihdas edilmiştir.
20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması (Madde 9): “Osmanlı sülalesinin kurucusu Sultan Osman'ın dedesi Süleyman Şah'ın Caber Kalesi'nde bulunan ve Türk Mezarı ismiyle belirli Türbesi müştemilatı ile Türkiye'nin malı olacak ve Türkiye oraya muhafızlar koyacak ve Türk bayrağı çekecektir.”
Suriye'nin Halep kenti sınırları içerisindeki Karakozak köyünde bulunan Süleyman Şah Türbesi'ndeki askerlerin tahliyesi için askeri operasyon düzenlendi.  TSK’ya bağlı tankların ve kara unsurlarının katıldığı operasyonla Süleymah Şah Saygı Karakolu’nda görev yapan Türk askerlerinin ülkemize  getirildiği öğrenildi.  Türk Hava Kuvvetlerine ait 2  savaş uçağımız  sınırda alçak uçuş yaptı. Daha sonra bölgede görev yapan basın mensupları sınır kapısı yakınından uzaklaştırıldı. Bu sırada  tank ve bazı zırhlı araçların Mürşitpınar Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptıkları bildirildi.. Tanklar daha sonra sınır birliğindeki alana konuşlandırıldı. Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu, Süleyman Şah'ın kabriyle birlikte bu defa, Suriye'de sınırımıza mücavir Suriye Eşmesi köyünün kuzeyinde ve aynı büyüklükteki araziye geçici olarak taşınmış olduğu ifade edildi.