Neşelerin kaynağı, sıkıntıların hatırlanmadığı, sevenlerinin bol, koruyucularının sadık ve itibarının yüksek olduğu yerdir, doğduğun yer. Hani penceresinden bakılınca hayatın toz pembe göründüğü evlerimiz vardı ya?.. 
Oralarda en fazla 10-15 yıl yaşamamıza rağmen sınırsız ve sorumsuz mutluluklar içinde bir ömür geçireceğimizi düşlerdik. Ne zaman büyürsün, iş başa düşer, dertler çoğalır işte o zaman ekmek derdi ile düşersin gurbet yollarına..  Arkanda bekleyenlerinde unutur seni zamanla.. Sende bir küskünlük, bir kırgınlık oluşur.. Karşılıklı bu iletişimsizliklerin arasına zaman da girince soğuma ve kırılmalar iyice çoğalır. Unutursun, unutulursun, sevgili pozisyonundan düşersin sevimsizliğe.
Ama bir gerçek var. Baba, ana, ata, ecdat sevgisi gibi kutsal değerler nereye gidersen git, ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş hep buradadır bilir misiniz?. İlk sevgi pınarın, anaya, babaya ciğer oluşun, kardeşin bacının gözdesi olduğun yer burasıdır. Her hayvanın bir adı, her besinin bambaşka bir tadının olduğu yer, yine burasıdır. Yalınayak, yırtık gömlek, sıradan sofra, istediğini konuşma gibi sınırsız özgürlükler de buradaydı. İşte bu yaşam hakların; el içi dediğin gurbet diyarlarına gelince yapmacıklaşır, role dönüşür. Güven duygusu azalır, kim olduğun bilinmez, kim olduklarını da bilemezsin karşındakilerin..
Bu düşüncelerle uzun süre gurbette yaşamanın insana ne kadar stres verdiğini bilirsiniz. Bunları hatırlamak, geçmişine bir Fatiha okumak, berrak sularını içtiğin, doğal besinlerini tattığın, ilk arkadaşlarının, ilk göz ağrılarının bulunduğu, baba ocağına sılayı rahim yapmanın manevi huzur vereceğini Peygamber efendimiz bile öğütlemiştir.
Görüntüsüyle, nüfusuyla, farklılıklarıyla günden güne hatıralarımızdan uzaklaşan baba ocaklarımızı imkanlarımız ölçüsünde ziyaret, bize farklı duygular tattıracaktır. Emimin ki kim hangi memlekette olursa olsun, nerde doğarsa doğsun, sılayı rahim yaptığında hüzünlü hayallere dalacak, gördüğü her mekanda, her mevkide tekrar yaşayacak, kaybettiklerini hatırlayacak, insan hayatının kısa bir zamanda ne kadar farklı serüvenlere demir attığının şahidi olacaktır. Ve kim olursak olalım mutlaka derin bir iç çekerek diyeceğimiz tek söz..     “Nerde o günler!......” 
Yanılıyor muyum?