“Sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz  “Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır”
 “Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın Hayır onlar Rableri katında diridirler rızıklanmaktadırlar Allah'ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur mahzun da olacak değillerdir Onlar Allah'tan bir nimeti bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler “
 “Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler doğrular (ve doğrulayanlar) şehidler ve salihlerle beraberdir Ne iyi arkadaştır onlar?  “Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz”
Şehadet, ölümsüzlüğü arzulayan insana Allah’ın sunduğu bir ölümsüzlük fırsatıdır. Hz Adem(a.s) da ölümsüzlük umudu ile yasaklanan meyveden yememiş miydi? Müslümanın temel görevlerinden bir de kötülüklerle mücadele etmektir.  “Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar kafirlerle savaşın” 
Müslüman Allah için ölmekten ve öldürülmekten korkmaz. Bilir ki; savaşta ölürse şehit, sağ çıkarsa gazidir. Şehitlik, Peygamberlikten sonra en yüksek manevi makamdır. Mensuplarına dünya ve ahiret mutluluğu vadeden dinimiz, din, vatan ve millet gibi kutsal sayılan değerlere büyük önem vermiştir. Bu değerlerin korunmasına çalışırken şehit ve gazi olanlar, Yüce Allah ve Sevgili Peygamberimiz tarafından övülmüştür. Bu hususta Al-i İmran Suresi'nin 169. ve 170. ayetlerinde: 
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Bilakis onlar hayatta olup, Rablerinin katında yaşarlar, rızıklanırlar. Allah'ın lutf-u kereminden ihsan ettiği nimetlere kavuşmaktan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmayan müstakbel şehit dindaşlarına da kendilerine hiçbir korku olmayacağına ve üzüntü hissetmeyeceklerine dairde müjde vermek isterler." buyrulmuştur. 
Müslüman olan, yalnız ve yalnız Allah için harbe giden, hiçbir gaye ve menfaat taşımayan, Kelimâtullah’ın yükselmesi ve din-i İslâm’ın yayılması için gayret eden; dinini, vatanını, namusunu korumak için, o niyetle ölenler şehittir. Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:“Allah yolunda öldürülen şehittir.” buyurmuşlardır. (Müslim)
Şehitlerin Allah katında kazanmış oldukları mertebe, Resulullah Aleyhisselâm tarafından muhtelif Hadis-i şerif’lerde belirtilmiştir. Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
 “Şehitten başka cennete giren hiçbir kimse yoktur ki, dünyaya dönmeyi ve yeryüzündeki her şeyin kendisinin olmasını dilesin. Şehit ise gördüğü ikramdan dolayı dönmeyi ve on kere öldürülmeyi temenni eder.” (Müslim)
Sevgili Peygamberimiz de şehitlik mertebesinin yüceliğine işaret eden bir Hadis-i Şeriflerinde: "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim." 
"Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki bütün şeyler kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmek istemez. Sadece şehit, gördüğü itibar ve ikrâm sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve defalarca şehit olmayı ister."