Malumunuz hayat günden güne zorlaşıyor, kalifiye bir mesleğe sahip olmayan kişilerin birçoğu sıkıntı yaşıyor iş bulmakta ya da istediği meblağda para kazanmakta.
Duymuşsunuzdur “alaylı” derler ya, işte onlardan oluyor. Okulunu okumadığı mesleklere yöneliyor, kendi mesleğinde aradığını bulamadığında.
Mutluluğun sırrı temel olarak üç şeye bağlıdır; iyi arkadaşlar, iyi bir eş ve iyi bir meslek…
Üçüncü sırada yazdım ama aslında en önemlisi iyi bir meslek sahibi olmak. Zaten mantık olarak düşündüğünde, güzel bir mesleğin varsa ve çevrende mesleğinde iyi olan kişilerle doluysa, iyi arkadaşlar bulmakta kolaydır artık, iyi bir eş bulmakta…
Benim hayatımda yaşadığım en büyük pişmanlığım meslek seçimim oldu. Turist Rehberi olma hayaliyle “Seyahat Acenteciliği Bölümü” nü okudum lisede. Bana göre bir iş olmadığı belliydi ama ben çok fazla düşünmeden bu mesleği tercih ettim. Üniversite de turizm’e devam edecektim ama ikinci öğretim olduğum, gündüzleri çalıştığım için ve staj yaptığım sürede meslekten soğuduğum için bıraktım okulu. Şimdi ise “Adalet Bölümü”nü okuyorum açık öğretim fakültesinden.
Eğer zamanında biraz daha fazla ders çalışmayı göze alıp düz liseden sonra böyle bir bölüm tercih etseydim şimdi daha genç yaşta varabilirdim iyi bir yerlere.
Bana en uygun meslek edebiyattı aslında ama olmadı ya da ben uğraşmadım desem daha doğru olur.
Yine de geç kalmadığı düşünüyorum sevdiğim işlerden birini yapmak konusunda. Şimdi de on parmak klavye kullanıyorum ve yazı yazmayı da çok seviyorum umarım şimdiki hayalim olan zabıt katipliği görevine atanabilirim.
***
Ailelere büyük görev düşüyor; kendi haline bırakmayın çocuklarınızı bu konuda. Yol gösterin onlara, yeteneklerinin sizlerde farkında olun. “Okula veya dershaneye gönderiyorum tamamdır” diyip geçmeyin. Kendi hayaliniz olan mesleği çocuğunuzun seçmesi konusunda ısrarcı olmayın. Türkçe dersinde başarılı olan bir öğrenciden matematik mühendisi olmasını bekleyemezsiniz! Matematik dersini sözel derslerden daha fazla seven bir öğrenciden de bir tarihçi ve edebiyatçı olmasını bekleyemezseniz!
O yaşlarda insan neyin doğru neyin yanlış olduğunu tam olarak bilemiyor. Sırf eğlenceli bulduğu için kendisiyle alakasız bir meslek seçebiliyor; okumayı düşündüğü bölümde iş imkânları nasıldır araştırmıyor. Veya iş imkânları iyi bir meslek seçiyor da kendisi o mesleği sevmiyor!
İnsan hem sevmeli edindiği mesleği hem de kendisine getirisini meslek edinmeden önce bilmeli.
Yani demem o ki; seçeneklerinde birinci şıkkı olan mesleğin, iş imkânları kısıtlıysa onda diretmeyip ikinci şıkkı değerlendirmeli. Ama mutlaka ve mutlaka insan sevdiği işi yapmalı!
Ben yazı yazmayı sevmesem nasıl aylarca klavye çalışabilirdim günün yarısı kadar saatte. Bir doktor mesleğini sevmese nasıl onca yıl okurda “Hipokrat Yemini” edecek konuma gelir.
Bir aşçı yemek yapmayı sevmiyorsa kaç gün dayanabilir yaptığı işe. Daha birçok örnek verilebilir…
Son söz olarak; diliyorum ki herkes, mecbur kaldığı işi değil, sevdiği ve meslek edindiği işi yapsın…