Kaç senedir bizleri gözü yaşlı beklersin
Çok az kaldı murada ereceğiz Karabağ
“Ya istiklâl ya ölüm” artık sabrımız taştı
Canımızı bu yolda vereceğiz Karabağ.

Eller işgal ederken Türk’ün kadim ilini
Ancak şeytan susturur zulme karşı dilini
Bağrında cirit atan Ermeni’nin dölünü
Yedi devlet bir millet süreceğiz Karabağ.

Saf saf dizildiğinde ehli Kur’an ordusu
Çağlar boyu zalime kan kusturan ordusu
Yürüyecek tekbirle büyük Turan ordusu
Kurt başlı bayraklarla varacağız Karabağ.

Gökbörüler en önde akıtarak terini
Sağ bırakmaz dünyada düşmanının birini
Kollarına bağlanan esaret zincirini
Daha güneş doğmadan kıracağız Karabağ.

Bir cezası var elbet parçalanan yüzlerin
Ahı yerde kalamaz dulların, öksüzlerin
Oyulan sinelerin, çıkarılan gözlerin
Hesabını eksiksiz soracağız Karabağ.

Yedi düvel üstüne kuduz iti salarsa
İtin sonu ölümdür eğer seni dalarsa
Bu vahşete, bu zulme yardım eden kim varsa
Hepsinin defterini düreceğiz Karabağ.

Talihimiz dönecek biz öcünü aldıkça
Zalimlerin boynuna alpler kılıç çaldıkça
Allah şahit olsun ki Türk milleti oldukça
Üzerinde hilâli göreceğiz Karabağ.

 KENAN ÇARBOĞA/ SİVAS
     Eğitimci- Şair- Yazar

GERÇEĞİN İÇİNDEN
Ne güzeldir yaş, daha yirmiyle kırk,
Geçerse elliyi hayat hep kırık.

Duvara benzeyen sağlam şu vücut,
İkinci yağmurda muhakkak yıkık.

Yürürken ayaklar hep aynı yönde,
Bütün bedeniyle yerlere bakık.

Beden muhtaç olduğunda bastona,
Baş bile o zaman aşağı sarkık.

Akşamları kaybedersin gölgeni,
Olmazsın o zaman kendine tanık.

Duymamışsan kalbinden bir acı ses,
Sana bütün yerler olur karanlık.
 
Aynaya bakıp da küfreden insan,
Muhakkak, suyunun özü bulanık,

Yalanla kurulmuş bütün bir hayat,
Yaşanmamış hikâyeye dayanık.

Akıl bile belli bir yükü çeker,
Onun için akıllarda noksanlık.

Kendini görenler, dönmüş kendine,
Her zaman, her yerde bulmuş saygınlık.

Sırasıyla gelip gidiyor başlar,
Bir yere varıyor bütün şu varlık.

Yine de her zaman affeden Allah(c.c.),
Etmez, tövbe`deni divânda sanık.

Bütün güzel sıfatlarıyla Mevlâ,
Bize vermiş hem karalık, hem aklık.

Kur`an ile ışık tutmuş kuluna,
Güzel çirkin birbirinden ayrılık.

Eğer anlıyorsan kendi dilinden,
Kalbin de sana yapar tercümanlık.

Çünkü o kalp sevgilinin tahtıdır,
Or’da bulur, yüce Sultân rahatlık.

Geçer yara, hatta kol bacak kırık,
Geçmiyor, Eşrefî’nin kalbi kırık.

   EKREM GÜRER/YOZGAT
      Eğitimci- Şair Yazar