Son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir kelime provokatörlük. Provokatörlük İslam literatüründeki fitne kelimesinin güncel ifadesidir. Kur’an-ı Kerim’de saptırma; azap; yakmak; işkence; fenalık yapmak; belaya uğratmak; delilik; şirk ve tefrika; kargaşa ve ölümü temenni ettiren hal; iman zayıflığı-küfür; isyan-muhalefet gibi farklı manalarda kullanılmış olan fitne kelimesi genelde toplumda kargaşa çıkarmak gibi kötü fiil ve davranışlar için kullanılmaktadır. Toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren dini, toplumsal ve siyasi kargaşa anlamlarını karşılamaktadır ve milli birlik, beraberliğe; toplumsal dayanışmaya en büyük zararı veren bir durumdur.
Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın büyük bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın...” buyrulmaktadır. Bir Müslüman diğer Müslüman kardeşi hakkında iyi niyet (hüsnü zan) beslemelidir; bu dinimizin gereğidir. Fitneden korunmak böyle bir tutumu gerekli kılmaktadır. Bir insanın iyi veya kötü olarak bilinmesi onun şeref ve haysiyetini ilgilendirmekte olup en az mal ve can kadar önem arz etmektedir. Suizan ise, tüm huzursuzluk ve düşmanlıkların kaynağı olan fitne-fesada sebep teşkil ettiğinden, o derece zararlı olup dinen yasaklanmıştır. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde  “(Kötü) zandan sakın, çünkü o (kötü) sözlerin en yalanıdır…” buyurmaktadır. Burada da Hz. Peygamber (s.a.s.), Zann (suizannı)’ı, en sevmediği ve hatta nefret ettiği hasletlerden olan yalancılıkla ilişkilendirmektedir. Hadisin devamında Hz. Peygamber (s.a.v.) zanna ilave olarak Müslümanları şu konularda uyarmaktadır: "“(Ey Müslümanlar!) Başkalarının gizli hallerini araştırmayın, (haksız yere) rekâbet etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin tutmayın, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Allah’ın emrettiği şekilde kardeş olun. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez,onu mahrum bırakmaz, onu tahkir etmez. Kişiye şer olarak Müslüman kardeşini tahkir etmesi yeterlidir. Müslüman’ın her şeyi; malı, kanı ve ırzı diğer Müslüman’a haramdır. Allah sizin suretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz,fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva kalptedir. Bir Müslüman’ın kardeşine, üç günden fazla küsmesi helal olmaz.”
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim bizleri şu şekilde uyarmaktadır:  “Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”  Cenab-ı Hak burada da, Müslümanları her an için fitne tehlikesine karşı uyanık olmaya çağırmaktadır. Fitne çıkarmanın en kolay yolu yalan haber yaymak, insanların kusurunu araştırmak ve söz taşımaktır. Onun için Müslüman bir kimse, kendisine getirilen her haberi doğru kabul edip peşine düşmeyecektir. Her zaman, kendisine ulaştırılan bilgilerin doğruluğunu araştıracak ve dedikoducuların, fitnecilerin tuzağına düşmeyecektir.
 Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir çok hadisinde Müslümanları, dillerini kötüye kullanmama konusunda da şu şekilde uyarmaktadır: “ Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, hayır söylesin veya sussun (faydasız veya zararlı söz söylemesin).”  “(Kamil) Müslüman, diğer Müslüman kardeşlerinin elinden ve dilinden zarar görmediği kişidir. Mü’min de insanların canları ve malları konusunda kendisine güvendiği kişidir.” Müslüman, emin, güvenilir kimsedir. Ondan hiç kimseye zarar gelmez, gelmemelidir. Fitneyi körükleyen en önemli fiil ve davranışlardan biri de yalan söylemektir. Özellikle bazı insanlar olmayan şeyleri olmuş gibi göstermek suretiyle ortalığı, toplumu daima fitne ve fesada sürükler. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in en nefret ettiği şey yalan söylemektir. Bu yüzden Efendimiz yalan üzerine bina edilen her şeyi reddetmiş ve bu hususta şöyle buyurmuştur: “Doğruluk (insanı) hayra götürür. Hayır da cennete götürür. Kişi doğru konuşa konuşa, Allah’ın yanında doğru kişi olarak yazılır. Yalan ise kötülüğe, kötülük de ateşe götürür. Kişi yalan konuşa konuşa Allah’ın yanında yalancı olarak yazılır.” Yalancılık aynı zamanda nifak/iki yüzlülük alametlerinden biridir. Yalan söylemekten kaçınmayan kişi, her türlü fitneyi rahatlıkla çıkarabilir. Özellikle yalancı şahitlik konusunda Hz. Peygamber (s.a.v.) çok şiddetli bir şekilde insanları uyarmıştır.
 İnsanlar arasında suizan, dedikodu ve gıybetin yaygınlaşması sonucunda fitne-fesadın yaygınlaşması, toplumsal bir felakettir. Toplumu ayakta tutan en önemli dayanaklardan biri, birlik ve beraberliktir. Bunu sağlayan en güçlü bağ ise sevgi, saygı, hak ve hukuka bağlılıktır. Bu sevgi bağının ve toplumun birlik ve beraberliğinin en büyük düşmanı fertler arasında kin ve nefretin yayılmasıdır. Kin ve nefreti körükleyen ve bunun toplumda çoğalmasına yol açan fitnenin, Müslümanlar için ne kadar tehlikeli olduğu, birlik ve beraberliklerinin ise ne derece önemli olduğunu şu ayet-i kerime ne güzel ortaya koymaktadır:  “ (Ey iman edenler ) Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın; parçalanmayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmiş ve O’nun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar ki, doğru yolu bulasınız”     Birlik ve beraberliğin nimet, ayrılık ve parçalanmanın da felaket olduğunu beyan eden Cenab-ı hak, başka bir ayette de fitne sonucu Müslümanları bölünerek, ilişkilerini keserek birbirlerine düşmeleri durumunda başlarına gelecek felaket konusunda şöyle uyarmaktadır: ِ“Allah ve Resûlü’ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da gücünüz elinizden gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir” ayette de onların fitneye kapılıp birbirleriyle uğraşmalarının güçlerini nasıl yok edeceğini, güçleri kalmayınca da düşmanları karşısında perişan olmaları kaçınılmazdır buyrulmaktadır.
Bir ülke veya toplumda ortaya çıkan fitne, çoğu zaman o toplumun da perişan olmasına, ülkenin parçalanmasına  veya yok olmasına sebebiyet vermiştir. Tarih bunun ibret verici örnekleriyle doludur. Küçük bir topluluk ve hatta bir aile içerisinde gerçekleşen fitne, genellikle o topluluk veya ailenin dağılmasına yol açabilmiş, hem dünya hem de ahiret hayatlarını mahvetmiştir. Onun için Kur’an-ı Kerim’de ْFitne öldürmekten daha şiddetli,büyük bir suçtur.” buyrulmuştur. Resûlullah (sav)’in şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz her ümmetin bir fitnesi vardır. Ümmetimin fitnesi (imtihan vesilesi) de maldır.” “Kâfir olanlar bile birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.”    
Toplumlar, milli  ve manevi değerler etrafında kenetlenerek, birlik ve beraberlik içerisinde varlıklarını sürdürürler. İslam dini,  fitneyi şiddetle yasakladığı gibi, fitneye götüren fiil ve davranışları da yasaklar. Bu itibarla müminler, toplumun huzur ve barışı bozucu fitneye sebep olabilecek tavırlardan sakınırlar. Fertlerin manevi değerlerine ve toplumun birlik ve beraberliğine zarar veren fitneye zemin oluşturan tavırlar karşısında fertlerin sorumluluğu yanında eğitimcilere ve  yöneticilere de büyük sorumluluklar düşmektedir.         
Fesat, insanlar arasındaki sevgiyi yok eden, toplumda tedavisi imkansız yaralar açan, kardeşi kardeşe düşüren, insanları düşman yapan kişidir. Fitnenin tesiri altında kalmış kimseler kendi taraftarlarından kötü bir şahsı, başka gruptaki iyi şahsa tercih eder. Hak ve hakkaniyet ölçüsü terk edilerek nefsaniyet ve tarafgirlik esas alınır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Fitne uyumaktadır. Allah onu uyandırana lanet etsin.”  Fitne ve fesattan kurtulabilmenin yolunu Peygamberimiz (sav) şöyle açıklıyor: “Yakın bir gelecekte bir takım fitneler olacaktır. O sırada oturan ayakta durandan, dikilen yürüyenden, yürümekte olan koşandan hayırlı olacaktır. Kim de fitnelere yönelirse fitne onu kendine çekecektir. Kim bir yer bulursa oraya sığınsın da fitneye karışmasın.”    Fitne yangınını söndürmek vazifelerimiz arasındadır. Buna gücümüz yetmediği takdirde yangına benzin döken konumda olmamalıyız. Bu konuda Peygamberimiz (sav) “Yakın bir gelecekte kişiyi sağırlaştıran, dilsiz gibi bir hale sokan, köre benzeten fitneler olacaktır. Kim ona yaklaşırsa fitne onu kendine çeker. Ona dil uzatmak, kılıçla içine düşmek gibidir.” Peygamberimiz (SAV), meydana gelecek fitnelerin vahametini ve sebep olacağı fitneleri şöyle anlatıyor: “Karanlık gece kıtaları gibi fitneler gelip çatmadan önce hayırlı işlere acele ediniz. Zira o sırada kişi mümin olarak sabaha erdiği halde kâfir olarak akşama girecek veya mümin olarak geceye girdiği halde kâfir olarak sabaha ulaşacak. Dünya metasından küçük bir şey karşılığında dinini satacak.” Salih ameller, iyi işler fitneyi etkisiz hale getirir. İmanımız sağlam, işlerimiz iyi olursa fitneden korunmuş oluruz. Zira fitneyi tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Böyle olunca kendimizi korumamız için tedbirli olmamız lazımdır.     
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Sizden sadece zulmedenlerle sınırlı kalmayacak fitneden sakının. Ve bilin ki, Allah’ın cezası oldukça şiddetlidir.” hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz bahtiyar kimse, fitnelerden uzak kalandır. Bir musibete uğradığında sabredendir. Yazıklar olsun fitneye sebebiyet verenlere ve destek olanlara!” Fitneyle meşgul olmak zihni kirletir, gönlü kirletir, dili kirletir. Fesat peşinde koşan ve insanları birbirine düşürmek için çalışanlar, sadece şeytanın amacını kolaylaştırırlar. Benliğindeki fitne duygusu, kişinin yalnız kendisini değil, aynı zamanda toplumu ve hatta insanlığı yok eder. İşte bu nedenledir ki, Yüce Rabbimiz ve Peygamber Efendimiz, fitneyi değil, ıslahı; çatışmayı değil, kaynaşmayı esas almamız hususunda bizleri sıkça uyarır. Kerim Kitabımız, fitne çıkararak huzursuzluk ve kargaşaya neden olanların ahirette ağır bir cezaya çarptırılacaklarını bildirir.
Tarih boyunca yeryüzünde en büyük bozgunculuk, ıslah adı altında yapılmıştır.  Yüce Rabbimiz: “Onlara ‘yeryüzünde fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın’ denildiğinde, ‘biz ıslah edicileriz!’ derler. İyi biliniz ki, onlar bozguncu ve ifsat edicilerin ta kendileridir. Fakat onlar, ne yaptıklarının farkında değillerdir.” buyurmaktadır. En büyük bozgunculuk, dini ve dini değerleri istismar ederek insanları aldatmaktır. Peygamberimizin ifadesiyle “Bizi aldatan bizden değildir” Yüce dinimizi, sağlam kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeliyiz. Birlik ve beraberliğimizi, huzur ve kardeşliğimizi korumalıyız. Birbirimizin varlığını kendi varlığımız, hukukunu kendi hukukumuz saymalıyız. Farklılıklarımızı ayrılık-gayrılık nedeni değil, zenginlik ve rahmet vesilesi görmeliyiz. Fitne ve fesada, hile ve tuzağa karşı feraset ve basiretle davranmalıyız, aklımızla ve ferasetimizle hareket etmeliyiz. Fitne ve fesat peşinde koşanlar, kendini bilmez cahiller laf attıklarında, Kur’an’ın tavsiye ettiği gibi “selam” deyip geçmeli, fitne ve fesatçıları kendi kurdukları tuzaklarıyla baş başa bırakmalıyız. Tarih, fitnenin sebep olduğu nice yıkımlara, nice kıyımlara, nice karanlık dönemlere şahit olmuştur. Geçmişte yaşanan kavgaların, savaşların, katliamların birçoğunun temelinde fitne vardır. Millet olarak bizi kuşatan, yarınlarımızı tehdit eden fitne ve güçlükleri aşabilmek için rahmet, adalet, hak ve hakikat, dini İslam’a sımsıkı sarılalım. Hep birlikte fitne ateşini söndürmenin yollarını arayalım. Bizi birbirimize düşürmeye yönelik tuzak ve komplolara, içimizden ve dışımızdan beslenen fitne uzantılarına karşı uyanık olalım. Farklıklarımızı bir eksiklik, ayrılık ve çatışma nedeni değil, bir zenginlik vesilesi olarak görelim. Kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi her türlü aidiyet ve çıkarın üstünde tutalım. Ön yargılardan sıyrılarak birbirimizin izzet, onur ve haysiyetini saygın, muhterem ve mükerrem görelim. Allah’a, Peygambere, ahlaki değerlere gönül vermiş müminler olarak fitne ve fesadın değil, ıslahın öncüsü olalım. Boş, asılsız, aslına vakıf olmadığımız, fitneye sebep olan dedikodu ve töhmetin peşinde koşarak bir gün mutlaka hesaba çekileceğimizi unutmayalım.
Ya Rabbi! Sana inandık, sana güvendik, sana tevekkül ettik, bizleri sensiz, sahipsiz, yardımsız bırakma Allah’ım! Bize lütfettiğin hidayetten sonra kalplerimizi saptırma! Bizi sırât-ı müstakiminden ayırma! Bize rahmetinle muamele eyle! Her türlü inkarcı ve münafığa karşı bize yardım eyle Allah’ım! Ya Rabbi! Fitnenin esiri olmuş zihin ve gönle sahip olmaktan sana sığınırız. Dillerimizi fitne ateşini tetiklemekten, gönüllerimizi, gözlerimizi, kulaklarımızı hak ve hakikate karşı kör ve sağır kesilmekten muhafaza eyle! Bozguncu ve fesatçılara karşı bizi her daim muzaffer eyle! Bizleri her türlü fitne ve fesattan, hainlikten, ikiyüzlülükten, kötü ahlaktan muhafaza eyle! Bizlere basiret ve feraset ihsan eyle! Bize gayret ver; aramıza öfke, kin ve nefret tohumları ekmek isteyenlere fırsat verme. Bize birlik beraberlik ver. Milletimizi ve İslam alemini her türlü fitne ve musibetten muhafaza eyle! Bizleri tevhit üzere sabit kıl! Allah’a emanet olunuz.