FARKLI olayların takibine yönelik sivil polisler, farklı meslekleri icra ederlerdi. Genel olarak simitçi, ayakkabı boyacısı, işportacı, dilenci, tombalacı gibi halkın yoğun olduğu kesimlerde görev yapar, olaylara müdahale ederlerdi ...
Sonraki yıllarda, belirli operasyonlar için aynı yönteme başvuruldu. Genel olarak 'alıcı/satıcı' ilişkisi ile geçekleştirilen operasyonlarda suçlular suçüstü yakalanır, yargı önüne çıkartılırlardı. Bu uygulama da artık demode olmuş durumda. Şimdilerde, 'dinleme/takip' yöntemi ile suçlarla ilgili belgeler, dökumanlar toplanıyor. Yapılan operasyon sonucunda da suçlular yakalanıp, adli makamlara teslim ediliyor...
O dönemlerde, şimdiki gibi her konuda bir şübe müdürlüğü de yoktu. Trafikçi, karakol, asayişçi, idari personel, kaçakçılık gibi şubelerin bulunduğu emniyet ve jandarma birimlerinde, bazı sıradan olaylar, 'karakolda sulh' yöntemi ile çözülür, yargıya intikal etmezdi/ettirilmezdi...
Farkında olanlar mutlaka vardır. Yozgat'ta son dönemlerde halkın yoğun olduğu bölgelerde resmi görevlilerle sıkça karşılaşır olduk. Devriye gezen resmi görevlilerde mevcut. Bunlar dışında sivil görevlilerde var. Hepsi halkın güveni, huzuru için devreye sokulan uygulamalar...
Denilebilir ki, 'peki o zaman son dönemlerde yaşanılan, bazıları ölümle sonuçlanan olaylar nereden çıktı?..' Yaşanılan bazı olaylarda, olayın olduğu bölgenin 50-100 metre ilerisinde polisler olmasına karşın, müdahale yapılamadı. Peki neden? Nedeni kendimizde de aramamız gerekmiyor mu? Gerekiyor. Olayın başlangıcında kaç kişi polisi uyarma ihtiyacı duymuştur? Kocaman bir hiç. Çoğumuz 'bana bulaşmasın' diyerek, bakmadan geçtik, yolumuzu değiştirdik. Ama polisi aramadık...