Geçenlerde izlediğim bir belgesel Afrika köpeklerini gösteriyordu. Hareketleri yavaş olmasına rağmen ısrarla İmpala sürülerini kovalıyor, aradan yarma hareketiyle sürüyü 7-8 parçaya bölüyorlar, güçsüz olanlarından başlamak suretiyle kırım yaparak imha ediyorlardı.
    Doyuyorlar, kalanlarını leş kargaları, küçük küçük kuşlar ve değişik yaratıklar yiyordu.
    Acaba dedim. Afganistan gerçeğinin sömürülme taktiği bumu?  Bu belgeseli Birleşmiş Milletler çatısı altında faaliyet gösteriyoruz diye farklı emellerle orda bulunan Amerika, Rusya, İngiltere ve yardakçısı asalak ülkeler daha önce seyrederek, sömürme taktiğini onlardan mı öğrendi ki. Çünkü dünyanın en fakir ve en savunmasız insanlarının yaşadığı impala sürüleri gibi garip ve savunmasız bu ülkeye aynen Afrika köpekleri gibi saldırılıyordu.
        Kocaman bir Türk coğrafyası olduğu ne kadar da belli o zavallı mekanların. Doğası, insanları ne kadar sıcak geliyor ruhumuza.. Ama bir bakıyorsun içinde hingilim atan farklı farklı şarlatanlar, imansızlar, asalaklar, kan emiciler, fırsatçılar…
        Biri dinden vuruyor, biri gemden… Biri gavur, biri garip, Biri güçlü biri kimsesiz. Zavallı ülke bölge bölge bölünmüş, beyinlerinde bir gram bilgisi olmayan beceriksiz komutanlar, bölgesel yöneticiler, diplomasi bilgisi yok, kimle savaştıklarından habersiz, fitne ülkelerin bölücü propagandalarına hemen alet olan ve keklik gibi avlanan dindaşlarımız, soydaşlarımız. Ve hatta birbirlerinin arasında yaratılan husumetlerle horoz gibi döğüştürülen gruplar. Her şey, her kaos keferelerin lehine. İçimizle, dışımızla kan ağlıyoruz, kan…
        Neresinde ne maden, ne zenginlik var sürekli vahşi ülkelere akıyor..
    Duvar gibi burkaların içinde dünyaya delikten bakan kadınlar, dinimizi bilmeden sofulaşmış bağnazlar, yardım için yılana sarılan çaresizler..
        Türk filmlerinde izliyoruz ya hani. Çaresiz duruma düşmüş bir kadın dostluğundan emin olarak sığındığı adamın tecavüzüne uğruyor, aynen onun gibi. Yok arkadaş yok.. Bu dürzülerden korkulur. Nerden biliyorsunuz da dünyanın en ücra köşelerini anında keşfedip kemiriyorsunuz.
        Bizim orda bir söz var. Tarla sahibinin haberi yok, cırıklar birbirini öldürüyor.. diye. Ülkenin gerçek sahipleri dünyadan habersiz, vahşi sömürgeciler birbiriyle sermaye savaşları yapıyor.  Allah bizlerin birliğini, beraberliğini bozmasın.
    Ders alalım düşkünlerin halinden. Sıkıntılı anlarda yardım maskesiyle yaklaşan bu imansız ülkelere benim hiç kanım ısınmadı, ısınmazda. Düşmanlığım çığ gibi büyüyor.
    Ne zaman bu zavallıların durumu uluslarası bir toplantıda yapıcı çözümlerle masaya yatırılacak. Kim bu soruna elini uzatsa, kendisinde bir sorun oluşuyor. Su sürekli bulanık tutuluyor.
    Ne zaman yorulacak, ne zaman imana gelecek, ne zaman vicdanları sızlayacak bu namussuzların?
    Köle ticaretleri, Engiziyon mahkemeleri, toplama kampları, asalak beslenme politikaları vs. vs. binlerce ahlaksızlığın sonunu bekledikçe melek görünüşlü şeytan olarak yine karşımıza çıkıyorlar. Hem suçlu, hem güçlüler yani. Hem insanlığı katlediyorlar, hem insan haklarını savunuyorlar. Hem insanların ekmeğini ellerinden alıyorlar, hem küresel adaletten bahsediyorlar.
    Zıkkım olsun mazlum milletlerin ekmekleri kursaklarına… Başınızda bulursunuz inşallah bedbahtlığın hasını. Derme çatma milletlerden oluşan devletleriniz darmadağın olursa mutlaka mazlumların ahından bilin merhametsiz herifler.. Bıçağınızın önüde kesiyor, arkasıda şimdilik.
    Bugün Afganistan, Irak, yarın İran, Suriye, Filistin, Somali, Sudan, vs. vs.… Bilmediğimiz daha ne dümenleri vardır bu namussuzların.. 
    Elimizden bir şey de gelmiyor ki çare söylesek..
    Niyetlerinizle kahrolursunuz inşallah.