Yıllar geçiyor ama aynı derle muzdaribiz. Maalesef halen Ankara yollarında ölüyoruz. Ramazan ayından beri rahatsızdım, ilaç inne tedavisiyle geçiştirmeye çalıştım.Sağ olsunlar arkadaşlarım, dostlarım arayıp sağlık dileklerinde bulundular acımızı paylaştılar. Biz Reflü ile mücadele ederken bir anda eşim rahatsızlandı acilen hastaneye kaldırdık. Önce Devlet Hastanesi acil servisine yatırdık. Acil doktoru serum tedavisi ile acısını biraz dindirdi. İlaçlarını alıp eve döndük. Ağrısı çok daha şiddetlendi hemen Şifa Hastanesi acil servisine gittik. Serum taktılar ağrı kesici verdiler. Ama ağrıları dinmedi, o dercee oldu ki sadece kendisi değil bizi de rahatsız eder hale geldi. Ağrı kesici üç, beş on derken huzurumuz kaçtı, maalesef o gece saatler bir türlü ilerlemedi.
Sabah ezanına yakın acıları dayanılmaz hale gelince, kardeşim Bekir’i aradım, o benim dert ortağımdır. “ Bekir gel bizi acilen Ankara’ya yetiştir, yengen dayanamıyor artık” dedim.  Doktor: “Hayır olmaz yollayamam sabah olsun” diyordu. Bekir Oğlu Hakan’la çıkıp geldiler. Acilin doktoru bizi böyle  Ankara’ya göndermek istemedi. O denli kıvranıyordu ki acısına biz tahammül edemiyorduk. Güç bela sabahı ettik ama, bizim için en uzun gece olmuştu. Servis doktorlarına gösterip tahlillerini yaptırdık, acıları dinmişti hastaneden çıkardık. Eve götürdüm acıları yine depreşti, Bu defa da Araştırma Hastanesine götürdüm, Dahiliye servisinin Elif Börekçi diye çok hanım bir doktoru var, bizi içeri aldı hastaneye yatırdı.. Serum ve ağrı kesiciler burada da devam etti. Tahliller sonucu karın boşluğunda bir sıvı tesbiti yapıldı, ama ağrıları, ateşi dinmedi.
Eşimden müsaade alıp, Sürmeli Şenliğinde Yozgat Belediye Başkanı Yusuf Başer beye bir plaket takdimi yapmak üzere Cumhuriyet Alanına geldim. O ara kızımdan bir telefon geldi: “Baba çabuk gel doktor bizi acilen Ankara’ya sevk ediyor” diyordu. Bu kez hüzünlendim. Ankara sevki her zaman içime hüzün bırakır ve annemle yaşadığım o geceyi hatırlarım.
Belediye başkanımız Yusuf Beye plaketi takdim edip alandan hemen ayrıldım. Hastaneye vardım, doktor bizi acilen Ankara’ya sevk ediyor dediler. “ Hayırlısı olsun gideriz” sağlığımız değil mi dedim. Acilen sevk etme isteğine karşılık çevre  illerden olumlu bir cevap alamadığı için doktor bey bizi hastaneden çıkarmadı. Ertesi gün biz kendi imkânlarımızla hastamızı götürmek üzere çıkış aldık ve belgelere imza atıp riskini de göğüsleyerek hastaneden çıktık. Ankara yolculuğunda bize yardımcı olan bacanağım Bilal Sarıaslan’a, baldızım Sevgi Sarıaslan’a ve şoförümüz Samed Sarıaslan’a teşekkür ediyorum. Hastayı arka koltuğa yatırıp kızım ve benim kontrolümde yola çıktık. Ambulansla götürememizin nedeni yatıracak servis bulamamış olmamızdı.. Ankara Atatürk Hastanesi acil servisine ulaştık. Atatürk Hastanesi Acil Servisi doktorlarına teşekkür ediyoruz, hastamızla ilgilendiler ve aynı sıvı burada da çıkmış.
Tabii ki, Yozgat Araştırma Hastanesi Dahiliye Doktoru Elif Börekçi Hanıma  ve eşi doktor Hasan Börekçi’ye, servis çalışanlarına teşekkür ediyoruz. Son derece nezaketli bir ilgi gösterdiler. Ankara da ertesi gün servis doktorlarına muayene olduk, dahiliye, genel cerrah, gastroloji ve tahliller. Tahlillerin uzun sürmesi, sonuçlarının geç verilmesi canımızı sıktı. Geri dönüp tahlillerin bir kısmını da Yozgat’ta yaptırmaya devam ediyoruz. Tedavi süresi uzuyor, hastamız zaman zaman kıvranıyor ve acı çekiyor. Sorunumuz belli : Yozgat’ta tedavi görememiş olamamız…
Yeterli doktor mu yok? Yeterli araç gereç, malzeme mi yok ? Bilemeyiz ama, bildiğimiz tek  şey  hastalarımız halen Ankara yollarında ölmeye devam ediyor!.. Bölge Araştırma Hastanemizin temeli atıldı: ”Şükür” diyoruz..Yozgat’ta bir gerçek var: Sağlık sorunumuz devam ediyor, hastalarımız halen Ankara, Kayseri gibi büyük şehirlerde tedeavi görmeye devam ediyor.
Sitemimiz siyasileredir. Bugüne kadar bize ve hastalarımıza sahip çıkamamış olmalarıdır. Neden diyorum neden, biz halen Ankara yollarında Ölüyoruz? Yozgat’ta doktor, araç gereç yetersizse bu güne kadar neden tamamlanmadı bunun hesabını sormak istiyoruz?...