1999 yılında yaptıkları operasyona ilişkin bilgiler paylaşan Saçan, şunları söyledi:
"O dönem operasyon 110 kişiye yönelikti. Bugün yapılan operasyona ilişkin İstanbul Emniyeti'nin yaptığı açıklamaya göre 'askeri casusluk' suçlaması hariç yapılan bütün suçlamalar bizim operasyonumuzda da vardı. 'İnsanları zorla alıkoymak', 'küçük yaşta çocuklara istismar ve birlikte olmak' var. Organize bir suç örgütünün yapabileceği her şey var. Örgüt, zengin ailelerin çocuklarına musallat olduğu için güçlüler. Bu çocukların belinde de silah var. Silahı da legal yollardan kullanan bir örgüt. Yani yasaların vermiş olduğu imkânları kullanan hem de bunları kendi amaçları doğrultusunda kötüye kullanan bir örgüt."
Saçan, "Benim hakkımda 300'ün üzerinde suç duyurusunda bulundular ve dava açtılar. Bu suçlamalar nedeniyle halen daha devam eden yargılamalarım var. Kendilerine karşı kim bir operasyon yapsa onun üzerine gidiyorlar. Televizyon kanalları var ve burada durmadan iftira atıyorlar. Benimle ilgili 100'ün üzerinde program yaptılar ve karalama kampanyasında bulundular" dedi.
Adnan Oktar ve grubunun büyük bir para gücüne sahip olduğunu aktaran Saçan, bu güce de özellikle 'jön' denilen müritlerin zengin ailelerin kızlarını ayarladıklarını, onlarla birlikte olurken çekilen gizli kamera görüntüleriyle şantaj karşılığı para elde ettiklerini ileri sürdü.
Saçan, Oktar ve grubunun faaliyetlerini 'dini bir kisve altında yürütüyorlar' şeklinde belirterek, "Bunlar güya İslamı modernize eden bir grup. Kendilerine göre yorumluyorlar. Aslında bunlar için İslam düşmanı en büyük grup diyebiliriz. Bir kere Adnan Oktar'ın dini bir eğitimi yok. Namaz vakitlerini sabah ve yatsı olmak üzere iki vakit kılıyorlar. Yani dinle hiç alakaları yok. Dinin kurallarının tamamen dışında olan; münafığın da ötesinde bir grup oluyorlar. Bunu da dış mihrakların desteğiyle yaptığını biliyoruz. İnternete baktığınızda da İsrail'in o dinci gruplarıyla irtibatlarını göreceksiniz. Buna 'masonluk' belgesi verdiler. Ne yazık ki böyle bir yapıdan bahsediyoruz" diye konuştu
 Adnan Oktar ile o dönem emniyette görüştüğünü anlatan Saçan, şöyle konuştu: "Gözaltına alındığında kendisiyle görüştüm. Kendisine 'din adamı olup olmadığını' sordum. 'Hayır dinle bir ilgim yok' dedi. 'Arapça biliyor musun?' diye sordum, 'bilmiyorum' dedi. 'Dini kitapları ve fetvaları bizim çocuklar yazıyor' dedi. Biz onları aldığımız zaman, 28 Şubat döneminin paşalarına, 'Bize eziyet ediyorlar. Biz Atatürkçüyüz' diye mektuplar yazmışlardı. Sonra birden bire 'Fethullahçı' kesildiler. Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi taraftarı oldular. Yani kimi güçlü görüyorlarsa ona biat ettiler."
Meselenin özeti. Birileri çıkıyor tarikat, cemaat adı altında yasal olmayan yollarla insanları din kisvesi altında kandırıyor; kendisine bağımlı hale getiriyor, daha sonra da devlete ve millete kafa tutmaya başlıyorlar. Yeni bir din, yeni bir mezhep anlayışı ile insanlar organize ediliyor, Hak din olan İslam’a karşı alternatif din gibi karşımıza çıkarılıyor. Ne yazık ki irdelendiğinde birçoğunun kaynağı ve desteği dış mihraklar olarak gözüküyor. Samimi, dürüst ve ihlâs sahibi kişiler gölgeleniyor, göz ardı ediliyor. İslam da olmayan hurafeler, rüyalar, hülyalar ön plana çıkarılıyor. Bu da İslam’ın özü ile bağdaşmıyor. İslam ilahi bir nizamdır, kaynağı da Kur’an ve sünnettir.
 Kur’an, her sözün dinlenip en güzeline uyulmasını ister (39/18). Kur’an, Müslümanın bilmediği şeyin ardına düşmemesini (17/36), bilerek inanmasını, bilerek yaşamasını ister. İslam’a göre iman, sorumluluk, ihlas ve kurtuluş vesilesidir. Herhangi bir guruba bağlılık, insanı kurtarmaz. İslam’ın ana kaynakları vardır. Esas olan da bu kaynaklara bağlılıktır. Devletin bir istihbarat birimi vardır, bu tür yanlış uygulamalara ve anlayışlara müsaade etmemeli, insanların inanç değerleri üzerinden menfaat ve fayda sağlamak isteyenler büyümeden, tehlikeli bir konum almadan önlenmelidir.