Başkan Anteplioğlu, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gıda güvencesini, 1974 yılında insanların her zaman aktif ve sağlıklı yaşamları için gerekli olan yeterli ve besleyici gıdaya, fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmesi olarak tanımlandığını söyledi.

Anteplioğlu yaptığı açıklamada, “Geçen süreçte, sadece yeterli ve ekonomik gıdaya ulaşmanın yetersiz olduğu, aynı zamanda gıdanın insan tüketimine uygun ve güvenilir olması gerektiği de belirtildi. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Örgütü (BM) 2018 yılında aldıkları bir kararla 7 Haziran’ı Dünya Gıda Güvenliği Günü olarak belirlemiş ve üye devletler ile ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde her yılın temasını oluşturarak kutlamaya başladı” dedi.

FAO, gıda güvenliğinin gıda güvencesinin önemli bir bileşeni olduğunu ve alınacak temel gıda güvenliği tedbirleri ile gıda kaynaklı hastalıkların azaltılmasında hayati bir rol oynadığını dile getiren Başkan Anteplioğlu, “Nitekim dünyada her yıl güvenilir olmayan gıda ve su tüketimi kaynaklı yaklaşık 600 milyon insan hastalanmakta, bu kişilerden ise yaklaşık 420 bini basit önlenebilir tedbirler alınmadığından dolayı hayatını kaybetmektedir. Dünya genelinde bu oran gıda tüketen her on kişiden birine tekamül etmekte olup, hastalanan risk gruplarını yüzde 40’ı 5 yaş altı çocuklar ve ekonomik durumu düşük yoksul kesimler oluşturmaktadır. Sonuç olarak, güvensiz gıda üretim ve tüketimi küresel bir sorun olarak karşımıza çıkmakta ve tedbir almayan ülkelerde de ciddi halk sağlığı problemlerine ve ekonomik kayıplara yol açmaktadır” diye konuştu.

600 Milyon Insan Hastalanıyor

26 Temmuz 2024 Yozgat ve ilçelerinde nöbetçi eczaneler 26 Temmuz 2024 Yozgat ve ilçelerinde nöbetçi eczaneler

“GIDA GÜVENLİĞİNİ DOĞRU TANIMALIYIZ”

Anteplioğlu açıklamasını şu şekilde tamamladı: “Gıda güvenliğini doğru tanımlamak ve anlamak gerekmektedir. Gıda güvenliği güvenli ve kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların üretim, işleme, muhafaza ve dağıtımları sırasında kurallara uyulması ve gerekli önlemlerin alınmasıdır. Gıda güvenliği daha çok gıda tüketimiyle ilişkili potansiyel veya doğrulanmış sağlık risklerini ele almaktadır. Kazara bir kimyasal veya biyolojik kirlenme, yetersiz ve hatalı gıda işleme sonucu çeşitli etmenlerle kirlenmiş gıdalar halk sağlığını doğrudan tehdit edebilecek düzeyde sağlık felaketleri oluşturabilir. İngiltere’de, 1980’li yıllarda tasarruf tedbirleri amacı ile et kemik unu üretiminde işlem basamaklarındaki güvenlik ihmali ile başlayan ve pandemi yaratan Bovine spongiformencephalopathy (BSE) felaketi veya 2003 yılında Uzak Doğu’da ortaya çıkan ve giderek yayılarak global bir tehlikeye dönüşen kuş gribi (avian influenza, H5N1), insan sağlığını tehdit eden boyutunun yanı sıra, ülkeler üzerinde ciddi ekonomik, sosyal ve kültürel sonuçlar doğurmasına örnek olarak verilebiliriz. Bu bilgiler ışığında, gıda güvenliği ancak resmi otoriteler, akademisyenler, çiftçiler, gıda işletmecileri ve tüketiciler dahil olmak üzere tüm gıda güvenliği paydaşlarının aktif rol alarak çaba göstermeleri ile sağlanabilir. Çünkü bu durum, insan beslenmesini güvenilir gıda ve su ihtiyacı temeline dayanan bir hayat mücadelesi olmaktan da çıkararak biz insanoğluna sağlıklı, kaliteli ve uzun bir yaşamın sırrını da vermektedir. Zira birçok hastalığın nedeni insan yaşamının belirli evrelerinde güvenilir gıda ve suya çeşitli nedenlerle yeterli düzeyde ulaşamamasından kaynaklandığıdır.

Bu çerçevede, güvenli gıda üretiminde paydaşlardan biri de veteriner hekimlerdir. Veteriner hekimler nesillerin sağlıklı yetişmesinde büyük sorumluluklar üstlenmektedirler. Nitekim, veteriner hekimlik mesleği, tarihin her döneminde insan sağlığının korunması ile doğrudan ilişkili olmuş ve tek tıp tek sağlık konseptinin gelişmesine öncülük etmiştir. Bugün insanlarda görülen hastalıkların yaklaşık 2/3’ü hayvan ve insanlar arasında ortak olan zoonotik hastalıklardır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre son 40 yılda etiyolojileri belirlenen 130’un üzerinde yeni insan hastalığı ile karşılaşılmış ve yeni görülen bu hastalıkların yüzde 75’inin zoonotik özellikte olduğunu kaydedilmiştir. 200’ün üzerinde bulunan zoonotik hastalık çeşidi birçok coğrafyada alınan tüm önlemlere rağmen, halen etkin olarak görülmektedir. Hatta uzun süredir gözlemlenmeyen hastalıklar bile yeniden risk taşımakta ve insan hayvanlar üzerinde hayati etkiler oluşturmaktadır. Bunun en tipik örneklerinden biri kuduz vakalarıdır. DSÖ’nün verilerine göre her yıl kuduzdan 60.000 insan yaşamını yitirmekte ve 15 milyon insan da koruyucu tedavi almaktadır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda veteriner hizmetleri; halk sağlığı, hayvan sağlığı ve hayvan refahıyla ilişkilendirilen, güvenli gıda sağlama ve koruma konularında kilit bir öneme sahiptir. İnsan beslenmesinde gerekli olan güvenli gıdanın üretilmesinde de veteriner hekimler yasal sorumlulukları gereği, gıda üretim zincirinin her aşamasında lider veya baş koordinatör gibi pozisyonlarda bulunmaktadır. Günümüzde Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkede gıda kontrol ve denetimi hizmetlerinin başındaki veteriner hekimler mesleklerinin gereğini özveri ile yapmaktadır. Veteriner hekimler, güvenilir gıda zincirinin her halkasında oluşabilecek tehlikeler için önlem geliştirebilecek, üretimler sırasında istenmeyen yan ürün ve atıkları değerlendirebilecek bilgi ve uzmanlığa sahiptirler.”

600 Milyon Insan Hastalanıyor1

“VETERİNER HEKİMLİĞİ EĞİTİMİ YÜKSEK STANDARTLARI KARŞILAMALI”

Veteriner hizmetlerin gıda güvenliğine en iyi şekilde katkıda bulunabilmesi için, belirtilen rollerde veteriner hekimliği eğitimi yüksek standartları karşılamalı, sürekli mesleki gelişim için ulusal programlar olmalı ve yetki ile sorumlulukları yasal mevzuatlarla belirlenmesi gerektiğine değinen Başkan Anteplioğlu, “Gıda güvenliği politika ve programlarını geliştirilirken, veteriner otoritesi, gıda güvenliği risklerinin koordineli bir şekilde ele alındığından emin olmak için diğer sorumlu kurumlarla işbirliği yapmalıdır. Nitekim, vatandaşların yaklaşan kurban bayramı nedeniyle ibadet amaçlı ‘kurban’ edilecek kasaplık büyük ve küçükbaş hayvanların, güvenilir hayvansal gıdaya dönüşebilmesi için de temel gıda güvenliği uygulamalarına dikkat edilmelidir. Kurban bayramı esnasında resmi otorite, veteriner hekimlerin, hayvan yetiştiricilerinin, kolluk güçlerinin ve halkımızın Gıda Güvenliği Gününün teması olan beklenmedik durumlara hazırlıklı olması ve olumsuz durumlarla karşılaşıldığında nasıl davranacaklarına dair bilgi sahibi olmaları gerekmektedir.

Konuya ilişkin olarak sorumlu paydaşların; kasaplık hayvanlar, kurban satış yerleri ve alanları, nakil araçları, salgın hastalıklar ve diğer sağlık kontrolleri için gereken hazırlıkları, önceden titizlikle yapması gerekmektedir. Bu süreçte veteriner hekimler tarafından nakil edilecek hayvanların sağlık raporları düzenlenmeli, şüpheli ve hasta olanların nakline izin verilmemelidir. Araçların temizlik ve dezenfeksiyonu yapılıp gerekli belgeleri düzenlenmelidir. Büyükbaş hayvanlarda pasaport işlemleri yapılmalı ve nakil süresince hayvanların refah içerisinde yolculukları için yetkilendirilmiş şoför ve yardımcıları ile gerçekleştirilmelidir. Bu hayvanların çıkış noktalarından varış anına ve kurban edilecekleri güne kadar, gerek özel ve tüzel kişi ve kuruluşlarca, satış yerleri ve barınak alanlarında gıda güvenliğini riske sokabilecek her türlü tehlikelere karşı gerekli düzenlemeler yapılmış ve önlemler alınmış olmalıdır. Bunlara ek olarak Kurban Bayramı içerisinde de yasal mevzuatlara göre hayvanlar acı ve ızdırap çektirilmeden asgari hijyenik şartlarda kesilip, etleri usulüne uygun olarak işlenmeli, soğuk zincir içerisinde dağıtılmalı ve uygun koşullarda muhafaza edilerek, ihtiyaç sahiplerinin sofralarına güvenli gıda olarak dönüştürülmelidir. Bu süreçte, beklenmeyen, başta zoonoz etkenlerden kaynaklanabilecek biyolojik tehlikeler ile yanlış uygulama ve ekipmanlarda doğabilecek kimyasal ve fiziksel risklere karşı da ciddi gıda güvenliği tedbirleri alınmalıdır. Yozgat Veteriner Hekimleri Birliği olarak Dünya Gıda Güvenliği Gününü kutlamakla birlikte resmi otoritelerden, uzman, üretici, tüketiciye kadar görevimiz her ne olursa olsun, beklenmedik durumlara hazır olmamız ve ülke çapında farkındalık yaratarak, kamuoyunu bilinçlendirmemiz gerektiğini bilmeli ve bunu bir görev olarak sorumluluklarımız arasına almamız gerektiğini hatırlatıyoruz. Çünkü bu koşullar sağlandığında, olumsuz durumlar için gıda güvenliği riskinin toplum olarak en aza indirmiş olabiliriz” şeklinde konuştu.

Muhabir: Alpaslan Demir