Şairin dediği gibi ''Yozgat'ı düşünüyorum, gözlerim kapalı'' ama bir sokağa girdiğimde saplanıyorum, diz kapağıma kadar çamura. ''Olsun'' diyorum, ''Olsun da memleketim çamurdan olsun'' diyerek, dalıyorum hayallere...
Gözlerimi Saat Kulesi'nin dibinde açıyorum. Etrafıma bakındığımda onca kalabalık insan arasında kaybolup, gidiyorum. Meydan yerine ulaşmaya çalışıyorum, kalabalığı yararcasına. Eski tarihi dokusu yitmemiş ama farklı bir görüntüye kavuşturulmuş. Pırıl pırıl vitrinlere bakan insanların, içerde alışveriş yapan insanların çıkmasını beklediklerini hissediyorum...
Güçlükle yürüdüğüm Meydan Yeri Caddesi'nden tarihi Çapanoğlu Büyük Cami'nin etrafında gezinen turist kafileleri ile karşılaşıyorum. Sırasının üzerine dizilmiş turistik eşya satan işyerleri dolup, taşıyor. Rehber eşliğinde, Alman'ı, Rus'u, Arap'ı, ABD'lisi, Avusturyalısı, Çin'i, Japon'u velhasıl aklına hangi millet geliyorsa, adeta akın etmişler Yozgat'a tarihi camiyi gezerken heyecanları doruğa çıkıyor...
Ara sokaklardan Karslıoğlu Konağına, oradan da Hayri İnal Konağı'na doğru geliyorum, ardından Müze'nin önünden yanan hamam olarak bildiğimiz sokağa yöneliyorum. Tarihi konakların hepsi restore edilmiş. Bahçelerine, önlerine konulan nostaljik  sinilerin kenarında oturan turistler yöresel yemeklerin tadına bakarken, kimileri menengiç kahvesi ile sohbeti koyulaştırmaya çalışıyor...
Kendimi rüyada gibi hissediyorum. Tanıdık bir yüz arıyorum, kolumu çimdiklemesi için ama nafile. Hepsi yabancı. Tanıdık bir yüz dahi göremiyorum. En azından tebessüm ederek yüzüme bakabilen birisini görebilsem, ondan rica edeceğim, ''Çimdikle'' diye ama yok. Yer yarılmış yerin altına girmiş gibi, herkes kayıp...
Bizim bildiğimiz Valilik Binası restore edilmiş, Belediye ve Valilik yanındaki ek binalar, üst kısımdaki site yıkılıp, geniş bir alan kazanılmış. Otopark olarak kullanılan alanda yok edilen tarihi Çapanoğlu Konağı yeniden inşa edilip, alışveriş merkezi olarak hizmete sunulurken, Valilik Binası'nın tarihi dokusu korunarak restore edilip, yanındaki Sakarya Okulu binasıyla entegre edilerek, konuk evi olarak düzenlenmiş...
Valilik ve Belediye'nin bulunduğu bölgede dolaşırken, tanıdık bir yüz gördüm, uzaklardan gülümseyen. Sevindim, uzun bir arayıştan sonra yabancısı haline geldiğim doğduğum kentte bir tanıdığa rastlamanın mutluluğunu şimdi sizlere anlatmam mümkün değil. Heyecanla yöneldim, gülümseyen yüze doğru. Sarıldık birbirimize. Sonrasında ''Belediye ile Valilik nereye taşındı?'' diye sordum. Gülümseyerek, ''Abi hangi belediye?'' diye sordu, şaşkınlığımı farkedince, ''Burası artık büyük şehir, Valilikler iptal oldu, belediyeler tarafından yönetiliyor. Kayseri eyaletine bağlandık'' dediğinde, şaşkınlığım artıyor. Duyduklarıma, gördüklerime anlam veremiyorum. Bu anlamsızlığın verdiği zihinsel yorgunlukla orada yığılıp, kalıyorum. H. Gökçeoğlu'nun sesiyle, uyuya kaldığım bilgisayarımın masasından uyandığımda, ne kadar zamanın geçtiğini bilemiyorum...