Yerrel gazetelerimizin hemen hepsine baktım Cumartesi sabahı ve dikkatimi bir şey çekti. Köşe yazılarında ki ve haberlerdeki ortak kanaat Cuma günü Namaz sonrası Şehitler için yapılan yürüyüşün ilgi görmemesiydi. Bunu gündeme taşımışız ne mutlu biz basın mensuplarına…
    Ancak ortada şöyle bir durum daha var ki bu memleketin en milliyetçileri, en vatanseverleri, en duyarlıları yine basın mensuplarıymış…
    Görevli olmadığım halde benimde kısa bir süre Cumhuriyet Meydanı bölümüne katıldığım lanetleme eyleminde en az katılımcılar kadar basın ordusu vardı.
    Hem de kimler mi?
    Muhasebecisinden tutun, dağıtıcısına, matbaacısından tutun ki gazete patronlarına kadar herkes oradaydı.
    Tabi Muhabir ağabeylerimi ve arkadaşlarımı bu olayın içerisine hiç katmıyorum biz hep her yerdeyiz…
    Gözlemleme olayı bizde hep vardır…
    Ses kayıt cihazları konuşmacının önüne bırakılır gözler hep katılımcılardadır; Kimler gelmiş kimler gelmemiş hesabı…
    Kimlerin miting esnasında siyah gözlüklerini takarak Postane önünden görünmeden gittiklerini ya da Halk Bankası önünden izlediklerini de gördük tabi…
    Siyasi mitingler olduğunda saf başı alanlar, konserlerde protokol olmadıkları halde protokolde oturanlar, İsrail’in Filistinli Müslümanlara yaptığı acı katliamı kınamak için meydanlarda Filistin bayraklarıyla gezenleri, meşhur ağaları, külhanbeylerini ve daha önceki yazımda bahsettiğim sinsileri görememek içimi burktu doğrusu.
    Hani biz Yozgatlıydık, biz milliyetçiydik, Yiğidin harman olduğu yaylanın evlatlarıydık…
    Boş verin bunların hepsi faso fiso… Bu memleketten ruh gitmiş.
    O yaylalar, evlatlar, kahramanlar sadece festivallerde, kutlamalarda, açılışlarda ortaya çıkıyorlar, sinsilikle meşgul oluyorlar…
    Her şeyden vazgeçelim kimseyi suçlamayalım hadi…
    13 asker şehit oluyor Diyarbakır’da ve onları anmak, onlara kurşun sıkanı lanetlemek adına bir araya geliniyor.
    Gün birlik günü deniyor.
    Pardon ama hangi birlik?
    Biz futbol maçlarında, konserlerde ve birde siyasi parti mitinglerinde bir araya gelen toplum değimliyiz…
    Ne işimiz var vatan uğruna canını veren şehitleri anma yürüyüşünde değil mi?
    Hiçbir şey diyemiyorum…
    Kimse kusura bakmasın ama utanın utanın…
    Amaç belli, niyet belli…
    Orada bir düşünce Şehitler, vatan ve gözü yaşlı analar, geride kalan yetim çocuklar…
    Ve orada bir tek lanet var o da kardeşime kurşun sıkan hanilere…
    Umurumda bile olmayan Filistinli zamanında toprağını maddi-manevi menfaat ile satan şimdi ise tanklara bizim tabirimizle sapan taşı ile karşılık veren üç beşin peşine düşenleri o mübarek günde, mübarek duygu ile can veren şehitleri anma gününde görememek buz gibi soğuttu beni bazılarından.
    Ama doğru bura da ego tatmin edecek, şekil yapacak, gösterişlik bir durum yok değil mi?         Çok özür dilerim hepinizden…
    Bu kadar ağır konuşmak istemezdim ancak Allah kimsenin başına vermesin bu gururlu ama acı kayıbı...
    Görülen o ki biz her nekadar anadoluyuz, delikanlıyız desekte, Çanakkale’de, şehit düşen dedelerimizi, atalarımızı asılan tablolarda arıyor görüntüsü versekte meydanlara inip teröre lanet okuyacak kadar dahi sağduyu sahibi değiliz.
    Her şeye rağmen diyebildiğimiz tek şey VATAN SAĞOLSUN…
    NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…