Üsüyün’ün guverçinlerin alayıcığıda bayatıdı. Heç tahla, gumru, paçalı vs. cinslerde guşu yoktu. Guşlarının yarısından çoğunun rengi biyazıdı. Ula namısız o biyaz guşları nasıl töredirdi, nerden alırdı bilmiyom amma pempe bi boyayınan ganatlarının altını ve guyruğuna yakın sırtını bi boyardı ki ne guzel görükürdü Allahım…. Yav pecenin üstünde vag vaguuurrrrg vagvaguuurrrrg diyi ahşama gatlek öterlerdi. Hayran olmamak elde dağalidi mübareklere. Üsüyünün guşlar arada sırada bizim hazın damının siyecine gonarlardı. Alopal gibi guvvetli bir sarı guşu vardı. O guş bizim orıya her geldiğinde 7-8 dene guş daha getirirdi.. Gancıh Pepilinin oğlanın dediğine göre o sarı guşu Kuran Kursunun damında öterken Kel Hasanın Cin Faruk sappanla vurmuş, Kose Veyisin Cemişinen yemişler. O günden sonra Üsüyünün guşlar bizim siyece gelmediler.
Hele o biyaz guşlar…. Pempe boyalarıynan fufufufu diye ilginç kanat sesleri çıkararak öyle bi uçarlardı ki. Onların uçuşuna ve süt gibi biyazlığına imrendiğimden guş hastalığına yakalandım. Öyle bir önlenemez hevesle sevdalandımki guşçuluğa. Yudanlı Gooşün İbrahamdan 3 çift guverçin aldım. Hemide çiftini 2,5 liradan. “Oğlüm çoh ucuza almıssın vallahi” derlerdi.12 lira param daha vardı. Eşşanen 3-4 kere daha Yudan’a gettim ya, İrbaham “Yoh aminim, gayli çiftini 5 kâatten aşşaya vermem” derdi. 3 çift guşun ganatlarını yolup bizim kış evine attım. Hergün bi meşiref su, 8-10 goşam da buğday atardım. Eve iyice alıştırdım. İki kazık sivridip, duvara çaktım ve üstlerine ortası oyulmuş bir tezek yerleştirdim. Tezeğin içine bir avuç kesmikli saman goyugoymaz guşlar yuva gızdırmıya başladılar. 2 ay üç ay geçmeden alayıcığıda yımırtladı. Cücük çıharttılar. Cücükler ana tüyüne girmeden bi daha yımırtladılar. Ev bark tüm guş doldu.
Yaklaşık 60-70 dene guşum oldu. Ha birede törüyolardı. Fakat Allah vermezse vermiyo ya. Heç bi dene bile biyaz guş töredemedim. Yani bir biyaz guş alıpta pempe boyıya boyalayıp uçuramadım. Sorgun’da Yazılıdaşlı birinden İki çift biyaz guş aldım onlarıda eve alıştıramadım. Koyün guş cambazları hemen anaç guşlara çektirip yidi, baba yiyesiceler.
Askerlik yıllarıma kadar guşlarımla yattım, guşlarımla kalktım. Hergün onlarla beraber gökyüzünde uçuyor, onlarla beraber doyuyor, onlarla beraber uyuyordum. Mutluluğumu onların varlığına sabitlemiştim. Ben askere gittiğimde rahmetlik babam ahıra bit yörüdü diyi guşların kokünü gazımış. Tam bir ay gendime gelemedim. Anama olmadıh haharetler ettim. Babamın yumuşlarını heç dutmadım. Her lafına eyâami verip yanazlaştım. Bir iki kere guş töretme denemem daha oldu ama hevesim öyle bir geçmiş ki, ne alıştırabildim, ne de hevesle baktım.
İster inanın, ister inanmayın, Üsüyün’ün guverçinler aradan 40 sene geçmesine rağmen hâlâ duruyor. Hâlâ biyaz guşları, aynı pempe boyaları ve orantılı sayılarıyla siyeçlerinin süsü, gönüllerinin zevki, mutluluklarının odağı olarak yerli yerinde sabit….. Üsüyüngil hemi kip hemide ahıllı adamlar... Yerleride selamet,  kedi-medi de giremiyo. Bizim ora korunaksızıdı. Sümüklü Haççanın cenavar gibi kediler, Zifirli Şaziyenin süm süm it, Cinni Zabidin eşgıya uşahlar hep bizim oyannıdaydı. Zatin hemi goğnüm de geçti, hemide gayli Angariye gideceğadim, töredemezdik.