Terör örgütüne katılımlar patlamış! Çünkü terör örgütü kurulacak yeni yapıda “siyasi mücadelenin” bir parçası olmak isteyen gençlere, iş ve gelecek vaat ediyormuş.
Kolluk güçlerinin aldığı istihbaratlara göre, özellikle İstanbul’un birkaç noktasından örgüte katılmak isteyenler için sınır illerine otobüs kaldırılıyormuş.
Bir yandan elindeki silahı bırakmak için şart koşan, Kandil’de dünya basınına açıklamalarda bulunan örgütün iki numaralı  ismi var, diğer yanda örgütün militan sayısı azalmasın diye dağlara otobüs kaldıranlar...
Bu sürecin sonunun pek hayırlı olmayacağını düşünmekte haksız mıyım?
Bir de akil adamların açıklamaları var ki, akıllara zarar!..
Marmara Bölgesi'nin Akil İnsanlar Heyeti üyesi Mustafa Armağan isimli şahıs, “Öcalan da Atatürk kadar pragmatik bir lider” diyerek, Atatürk-Öcalan kıyaslaması yapacak kadar ileri gidiyor.
Tabi ki akil adamlardan gelen sıra dışı tek açıklama bu değil. Sonuncusu da bu olmayacak gibi!
2005 yazında Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasında, "Kürt sorunu, bu ülkenin Başbakanı olarak herkesten önce benim sorunumdur" demesiyle ateşlenen “sorun” tartışmaları bugünlere kadar geldi.
“Kürt sorunu” denen sorun halledilene kadar daha birçok sorun çıkacak gibi. Buna yapılan akil açıklamaları, terör örgütüne katılımların artmasını da ekleyebilirsiniz.
Bana göre Türkiye en büyük çıkmazı “Türk sorunu”nun fitilinin ateşlenmesi ile yaşayacaktır.
Daha bu ayın başında Diyarbakır’da siyasetçi ve yazarların katılımıyla “Türk sorunu” konulu konferans düzenlendiğini unutmayalım.
İlginçtir ama Diyarbakır’da Türk sorunu, Ankara’da Kürt sorunu konuşuluyor!
Önümüzdeki süreçte, Kürt sorununa çözüm arayışlarıyla birlikte ortaya çıkan “Türk sorunu” tartışmaya açılacak.
Tahminimce ilerleyen yıllarda öyle bir duruma geleceğiz veya getirileceğiz ki, bu ülkede yaşayıp da sorunu olmayan kimse kalmayacak.
Her kökenin sorunları olacak.
Kürt sorunun ardından, Türk, Gürcü, Boşnak, Çerkez, Laz, Arap sorunlarının yanı sıra; sünni ve alevi sorunları da çıkacaktır.
Herkesin kendini sorunlu hissettiği bir ortamda, fikir çatışmalarının sokağa yansıması da muhtemel olacaktır elbet!
Ya ben hep söylemişimdir, bizim milletimiz öyle çok özgürlüğe alışkın değildir diye.
Her ne kadar hür doğup, hür yaşamayı benimsemiş olsak da, başımızda bir lider olmasına ve yönlendirilmeye müsait bir millet olmuşuz hep!
Gündelik hayatımızda fazla özgürlük bizi bozar.
İnsanları başıboş ve kendi haline bırakırsanız, ya anarşist olurlar ya devlete başkaldırıp isyancı olurlar. Ya da rahatlığa alışır her şeyi boş verebilirler.
Şu bir gerçek; baskı altındayken insanlar daha çok iş yaparlar, ülkenin refah düzeyini daha yükseğe taşırlar. Muasır medeniyetler seviyesine çıkan, o büyük ülkelere bakın, hepsinde devlet halkının efendisidir. O büyük devletler halkının neyi nasıl giyeceğine karışır, nasıl yaşayacağına da karışır, neye inanıp neye inanmayacağına da...
Yoksa “Muasır”ın mu’sunu rüyalarında bile göremezlerdi!..
Bakın bugünkü Türkiye’ye ve yorumu siz yapın...
Bugün Kürt sorunu, yarın Türk sorunu, sonra başka başka sorunlar...
Böyle giderse her zaman sorunlarımız olacak. Bizi bize bırakmadıkları sürece, işlerimize karıştıkları-karıştırdıkları  sürece sorunlar hiç bitmeyecek...
Velhasılıkelam, şimdi sıra Türk sorununda!..