KUZEYİNDE, bir zamanlar kendisine bağlı Hattuşaş, Güney kısmında Peri Bacaları ile ünlü Kapadokya bölgesi arasına sıkışan Yozgat, tarih öncesinden günümüze kadar yerleşim alanı olarak kullanılıp, birden fazla medeniyete ev sahipliği yapmasına karşın, turizmden alması gereken payı alamamış, belki de tek il. Bunun birden fazla nedenleri var. Bu nedenlerin başında da şehri yönetenlerin 'turizm sektörünün getireceği hareketliliği kontrol edememe' kaygısı, 'iş hacminin ve dolayısıyla sorumluluğun artması' gibi konular geliyor. Siyasetçi için ise farklı bir handikap. Yozgat’ın turizmden de pay alması ile oluşacak istihdam, artacak olan kişi başına düşen gelir, ‘iş ve aş’ talebini ortadan kaldıracak, bu durum ise politikacıların yeni politikalar üretmesine vesile olacak. Böylesine bir zahmeti de kimse sırtlanmak istemiyor. O nedenle de iki turizm bölgesi arasında yer alan Yozgat’ın da bu sektörden alması gereken payı alabilmesine yönelik ciddi adımlar atmak yerine, ‘yerinde çalışma’ anlayışıyla hareket etmeyi tercih ediyor. ‘Roma Hamamını tanıtıyoruz, Kerkenezde kazıların devamını sağlıyoruz’ türünden, güncelle yetiniyorlar. Halbuki, Hatuşaş-Yozgat-Kapadokya bölgesini kapsayan ‘Turizm Haritası’ hazırlanıp, ‘Turizm Yolu’ devreye sokulabilir. Ama bu konuya kimsenin girmek gibi bir niyeti yok, nedenlerini yukarıda sıraladım. 
ÇADIRHÖYÜK KAZILARI
Yozgat'ın 5 ayrı medeniyetin izlerine rastlanılan Çadırhöyükte 1994 yılında başladıkları kazılara devam eden ABD'li arkeologlar, medeniyetler arasındaki ilişkiyi ortaya çıkartmak için çalışıyor. 
Sorgun ilçesi Peyniryemez köyü yakınlarında bulunan Çadırhöyük'te ABD Chicago Üniversitesi'nden Prof. Ronald Gorny başkanlığında, Prof. Sharon Steadman ve Prof. Greg McMahon gözetimindeki 16 kişiden oluşan ekipler, farklı medeniyetlere ait toprak altındaki eserleri gün yüzüne çıkarabilmek için kazılar yapıyor. 
Kazı ekibinden Prof. Sharon Steadman, 1994 yılında izin alarak kazılara başladıklarını, bu yıl ki kazı programının 15 Ağustos 2008 tarihinde tamamlanacağını bildirdi. Steadman, önceki yıllarda yaptıkları kazılarda Kalkolitik, Tunç, Hitit, Helenistik ve Bizans dönemlerine ait eserler elde ettiklerini söyledi. Steadman, ''Bu yıl farklı bir uygulama başlattık. Üç ayrı ekip oluşturduk ve farklı medeniyetlere ait aynı bölgedeki yerleşim alanlarında kazılar yapıyoruz. Yaptığımız bu çalışmada, 5 ayrı medeniyetin kendi aralarındaki ilişkileri ortaya çıkartmak istiyoruz'' dedi.
Steadman, değişik medeniyetlerin peşpeşe bölgeyi yerleşim alanı olarak kullanması ve yapılaşmanın ise üst üste gerçekleşmesi nedeniyle, bölgede yerden yaklaşık 35 metre yükseklikte bir tepenin oluştuğunu, bunun da üzerinin zamanla toprakla kapandığını anlattı. Steadman, 7 Temmuz 2008 tarihinde başladıkları bu yıl ki kazı programı kapsamında gerçekleştirdikleri kazılarda, Tunç dönemine ait duvarlara rastladıklarını, bunun kerpiç ve kireçten yapılmış bir duvar olduğunu, bunun dışında ise 4 adette küçük küp bulduklarını ifade etti. Steadman, devam eden kazı çalışmaları sonrasında bölgede görsel bir görüntüyü ortaya çıkaracaklarını ve önemli bulgular elde edebileceklerini umduklarını da sözlerine ekledi.
ZİPPALANDA'NIN İZİ 
Hititlerin en büyük antik kentlerinden Zippalanda'nın izine Sorgun ilçesine bağlı Büyük Taşlık köyü yakınlarındaki höyükte başlanıldı.
İtayla Firenze Üniversitesi'nden Arkeolog Prof. Dr. Stefania Mazzoni başkanlığındaki 21 kişiden oluşan ekibe gözlemcilik yapan Bakanlık temsilcisi, Aydın Müze Müdürlüğü'nden Arkeolog Ertan Yılmaz, antik ismiyle Zippalanda olarak bilinen şehrin bulunmasına yönelik çalışmalara başlandığını söyledinde tarih 2008’i gösteriyordu. 1954 senesinde İngiliz araştırmacı Georney'in bölgede yaptığı yüzey araştırmasında bir antik kentin varlığını belirlediğini vurgulayan Yılmaz, daha sonra yazılan metinlerde bölgede bulunan antik kentin Zippalanda olduğu konusunda görüş ileri sürüldüğünü anlattı. Kerkenes ekibinin bölgede yaptığı yüzey araştırmalarında buranın Zippalanda olabileceği konusunda sağlam verilere ulaştığının altını çizen Yılmaz, ''Bunun üzerine İtalya'dan gelen arkeologlar ve yan bilim dallarından kurulan araştırma ekibi, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan izin alarak yüzey araştırması, jeomarfolojik ve GPS belirleme yöntemiyle araştırmaya çalışmalarını başlattı'' dedi.
Yılmaz, arkeolojik bölgenin Hitit kenti Zippalanda olup, olmadığının ortaya çıkartılması, bunun sonucunda da Türk arkeolojisindeki bir boşluğun, bir soru işaretinin giderileceğini ifade etti.
3 YIL SÜRECEK
Araştırma ekibi başkanı İtayla Firenze Üniversitesi'nden Arkeolog Prof. Dr. Stefania Mazzoni ise, bölgede daha önce yapılan yüzey araştırmalarında çıkan bazı bulgulardan yola çıkarak, bölgenin tarihini ve Hititler için önemini belirlemeye yönelik çalışma başlattıklarını söyledi. Mazzoni, Hititlerin Orta Anadolu'da Boğazköy'den sonra ikinci büyük şehri olan Zippalanda şehrinin bölgede olduğu düşünüldüğünü, 3 yıl süreli yapacakları yüzey araştırmasında verilerin incelenerek, ortaya atılan iddiaların doğrulunun bilimsel olarak belgeleneceğini bildirdi. Mazzoni, ''Burada yaptığımız yüzey araştırmalarında şu ana kadar elde ettiğimiz veriler, bölgede antik bir şehrin bulunduğunu göstermektedir. Bölgenin yapısını, taşlarını, toprağını inceliyoruz, ölçümler yapıyoruz. Buradaki bulguları daha sonra laboratuvar ortamında inceleyeceğiz'' dedi.
Arkeolog Prof. Dr. Stefania Mazzoni, elde ettikleri ilk belirlemelere göre umutlu olduklarının da altını çizerek, ''Burada yapacağımız yüzey araştırma çalışmalarında elde edeceğimiz bulgulara göre kazı çalışmasına başlanılacaktır'' diye konuştu.
KERKENES TANITIM 
PROGRAMI
Yozgat Valiliği, tarihte kayıp şehir olarak bilinen demir çağı antik kenti Pteria'nın kalıntılarının bulunduğu Kerkenes'i tanım programı kapsamında Ekim 2008 tarihinde Yozgat'a gelen İngiltere, Avustralya ve Kanada'nın Ankara Büyükelçileri, televizyonların çanak antenleri kullanılarak yapılan 'Güneş Ocağı' ve bu ocakta pişirilen yemeklere hayran kaldı. İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird, Avustralya'nın Ankara Büyükelçisi Peter Doyle ve Kanada'nın Ankara Büyükelçisi Mark Bailey, Yozgat Müzesi'nde oluşturulan Kerkenes'te bulunan eserlerin sergilendiği teşhir salonu açılışı sonrasında Sorgun ilçesine geçti. Büyükelçiler, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Bozok Üniversitesi öğrencilerinin de katıldığı tanıtım programı çerçevesinde İlyas Arslan Sinema ve Kültür Merkezi salonundaki panele katıldı. Panel öncesinde konuşan İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird, Kerkenes'i ziyaret etmeyi uzun zamandan beri istediğini belirtti. Baird, 1993 yılından bu yana bu alanda kazıların yapıldığını, buna son zamanlarda ODTÜ'nün de katkıda bulunduğunu dile getirdi. Baird, ''Kerkenes kazıları çok önemli. Dünyanın dört bir yanından gelen arkeologlar buralarda kazı çalışmaları yaptılar. Kazı alanının çok geniş olmasına rağmen burada elde edilen bulgular ve sonuçlar bu zahmete değmiş doğrusu. Gerçekten öğleden sonra bu alana yapacağımız gezide oradaki tarihi kalıntıları görmeyi dört gözle bekliyorum'' şeklinde konuştu.
Baird, küresel mali krizin her tarafı sarmaladığı günümüzde bir değişim yaratmak için her alanda çalışma yapılması gerektiğine de işaret etti. Baird, Kerkeneste bulunan kazı ekibinin güneş enerjisinden yararlanmaya yönelik çalışmalarını da yakından takip ettiğini vurguladı. Baird, ''Güneş enerjisinden yararlanma gibi çalışmalar iklim değişikliğine de yardımcı olacaktır. Bu çalışmalar bölge halkına da kazanç kapısı sağlayacaktır. Bu bölgede yaşayan bayanlara da kazanç kapısı olmuş durumdadır. Bu tür çalışmaların Türkiye'ye yayılması gerekmektedir. Bu çalışmaların yaygınlaştırılması bakanlıklar ve kurumların katılımı ile mümkündür'' dedi.
Daha sonra tarihte kayıp şehir olarak bilinen demir çağı antik kenti Pteria'nın bulunduğu Şahmuratlı köyündeki Kerkenes dağına çıkan büyükelçi ve öğrencilere, kazı ekibi Başkanı Arkeolog Geoffrey Summers şehir kalıntıları hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Geoffrey Summers, 11 yıldır bölgede yürüttükleri kazı çalışmaları sonucunda 7 kilometre uzunluğundaki sur ile çevrilmiş olan içerisinde kayıp şehit Pteria'nın izlerinin bir bölümünü ortaya çıkarttıklarını bildirdi. Geoffrey Summers, ''Burası tarihte güneş tutulması ile sona eren savaşa da sahne olmuş, savaş sonrasında şehir yakılmak suretiyle yok edilmiştir'' ifadelerini kullandı.