Bir yazıda okumuştum. “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor” diyordu şair Edip Cansever.
Kadının biri çocukluk anılarından bahsederken, evlerine, misafirliğe gelen gerçekte akraba bağı olmayan çok sevdikleri aile yakınından, daha doğrusu babaannesinin samimi arkadaşı beyaz tenli, nur yüzlü bir büyüğünden bahsetmiş. Adı Şirinanne imiş. “Başka adı var mıydı? Yoksa gerçekten adı böyle miydi? O kadarını bilmiyorum” diye belirtmiş..
Annesiyle babaannesi sohbet sırasında Şirinannenin beyaz renkli hiçbir şeye asla bakamadığını söylemişler. Kadın, Şirinannenin gelişini pencereden gözlediklerini, eve doğru yaklaşmaya başladığı andan itibaren andan kardeşleriyle birlikte hazırlıklara başladığını anlatmış.
“Beyaz olan ne varsa bulup getirir, şirinannenin görmesi için elimizden geleni ardına koymazdık.” demiş. “Ailelerimizin uyarmalarına hiç aldırış etmeden aynı hareketleri defalarca yapardık” diye eklemiş.
Şimdilerde kendisi de bir şirinanne olmuş. O yıllarda şirinanneye yaptıkları bu zamanlarda bir film şeridi gibi gözünün önünden geçip gidiyormuş.
ŞEHRİN CAZ HALİ
“Gece gündüz hiç temposu düşmeyen,
Her semtinde farklı bir melodi,
Her caddesinde farklı bir ritimle sessizliği hiç sevmeyen bir şehir.
İstanbul,
Kendi müziği olan,
Müziğini insana mutlaka sevdiren bir şehir.
Kaosla harmoniyi bir arada toplayan,
Hayatın düzensizliğinin düzeninde gittiği,
Her anın sanki yeniden ve o anda doğaçlandığı,
Benzersiz ve çok sesli bir şehir,
Her zaman büyük bir heyecanla bizi kucaklayan bu şehri,
23 yıldır kendine çok yakışan caz müziğiyle buluşturmanın gururunu yaşıyoruz” diyor, “Şehrin Caz Hali” Akbank Caz Festivali’nin program broşüründe…