Neden Yozgat? Biliyorsunuz, yaşadığımız, doğduğumuz, büyüdüğümüz şehir, yani Anavatanımız. İkincisi de garip kalmış, sahipsiz bir şehir. Garipliği yüreğimizde bir yara olarak kanamakta içimize sıkıntı vermektedir. Birileri bu sevdayı anlayamaz, birilerinin yüreği yetmez, birilerinin de kapasitesi az gelir bu sevdayı anlamaya…
Sevdası para üstüne olanlar da anlayamaz bizi. Çünkü onların tek bir amacı vardır; her şeyi para olarak görmek ve kazanma hırsı ile yürümek. Gözünü para bürümüş derler ya, aynen öyle ihale alacaktır, bir şeyler satacaktır, kese-kasa dolacaktır, onun hırsında para kazanma vardır.
Sevdası ikbal üzerine olanlar da bizi anlayamazlar. Büyümek, tek adam olmak, benlik kazanmak, adını duyurmak, bir ben varım demek, kısacası makam-mevki uğruna her şeyi göze almak ve sadece koltuk için savaşmak, mücadele vermek. Onların dilinden de anlarız, onları da biliyoruz. Zevk-i sefa içindedirler.
Sevdası oğlu-kızı-torunu ve yakınları üstüne olanlar da anlamaz bizi. Çünkü bunların amacı da oğlunu işe yerleştirmek, kızına iş bulmak, torunlarını bir yerlerde görmek, yakınlarına iş imkanı sağlamak, savaşı-mücadelesi sırf bunun içindir. Hatta siyaseti de bunun için yaparlar. Ayıplıyor, kınıyor muyuz? Hayır asla. Ama bu sevdalar bizim sevdalarımız değil diyoruz. Bu sevdalar bizi tatmin etmez.
Bizim sevdalarımız memleket üstünedir. Bizim sevdalarımız vatan ve millet üstünedir. Bir dostum, ağabeyim vardı kulakları çınlasın derdi ki, “Dünya; dünyada Türkiye; Türkiye’de Yozgat; Yozgat’ta Yerköy benim sevdamdır!” İşte biz bu sevdanın peşindeyiz arkadaş.
O tümden geldi, ben tüme varmak istiyorum. Yani önce Yozgat, sonra Türkiye, sonra Dünya, sonra tüm insanlık. Sevdalarımız vatan üstüne, insan üstüne, memleket üstüne olmalı. Leyla’dan Mevla’yı bulamıyorsanız, ben onun adına sevda mı derim
Sevdamız neden Yozgat üstüne olmalı? Yaşadığımız şehir garip, geri kalmış, mahrum bırakılmış, kaderine terk edilmiş bir şehir! Siyasetçisi de, bürokratı da, yazarı da, şairi de, fakiri-zengini de çıkmış; hatta isim yapmışlar. Ama bu şehir fakir kalmaya ve sahipsiz bırakılmaya mecbur edilmiş. Bir de yalan uydurmuşlar, “Yozgat Cezalıdır” diye, her şeyi de bu yalan üstüne bina etmişler.
Yozgat yaşadığımız, içinde barındığımız, her şeyimizi paylaştığımız bir şehir. Elbette sahip çıkmak, sevdamızı-aşkımızı bu şehir üstüne yönlendirmek insani ve milli hedefimizdir. Bunun zıttı vatana ihanet olur. Yaşadığımız kente sahip çıkmak, dertleri ve sıkıntılarıyla dertlenmek istiyoruz. Yani, “Biz bu kente sevdalıyız, biz bu şehir insanlarına aşığız” derdimiz de, dersimiz de Yozgat’tır, Yozgatlıdır.
Sevdamız neden memleket üstüne olmalı? Yani Türkiye Sevdası; Tarihiyle, özüyle, kültürüyle insanlığa örnek olmuş bir millet… Ahlakı – adaleti – insanlığı, bilimi ve edebiyatı tarihe nakış nakış işlemiş olan bir milletin çocuklarıysak, biz de bu sevdaların kurbanı olmak zorundayız. İnsanlığın umudu Türk Milleti’nin yükselişindedir, inancımız budur.
Cihan şumul tutkuların peşinden koşan ve insanlığın kurtuluşunu kendine felsefe edinen bir milletin torunlarıyız. Biz de başka bir sevda aranır mı? Türk Dünyası topluluğu, kardeş ülkelerin birliği, İslam Dünyası’nın bir arada bulunması adına sevdalara kapılıp mücadele etmek bize yetmez mi?
Evet Yozgat’tan dünyaya taşıdık kendimizi. Yozgat’ın gelişimini, kalkınmasını önemsiyoruz. Yozgat’a sahip çıkmayı, memlekete sahip çıkma olarak değerlendiriyoruz. “Sılay-ı Rahim” konusunu önemsiyoruz. Kendi şehrine sahip çıkmayanların, memlekete kazandıracakları bir şey de yoktur diyoruz. Sevdamız Yozgat üstünedir. Sevdamız memleket üstünedir. Derdimizi anlayan anlıyor, anlayanlara selam olsun.