Greenpeace Akdeniz Ofisi'nce Akdeniz'deki balık stoklarının neslinin devamını sağlamak ve yavru balık avının durdurulması için Greenpeace'in öncülüğünde başlatılan ve yaklaşık 420 bin imzanın toplandığı 'Seninki kaç santim?' kampanyasına ben de kendimce imza ile destek verdim.
    Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı yaptığı açıklamada endüstriyel avcılık ve yumurtlama zamanlarındaki avlanma sonucu balık stoklarının hızla azaldığını, dünya denizlerindeki büyük balık türlerinin yüzde 90'ı, toplam balık türlerinin de yüzde 60'ının tükendiğini, bu sıkıntılı süreci durdurmak için yavru balık avı ve satışının kesinlikle durdurulması gerektiğini, kendilerinin 'Seninki kaç santim?" adı altında başlattığımız kampanya ile bu soruna dikkati çektiklerini anlattı. 
Yumurta bırakmamış yavru balıkların avlanması ve satılması engellenmez ve süreç aynı şekilde devam ederse dünyadaki balık stokları 2050'de tükeneceğini söyleyen Dökmecibaşı, çeşitli üniversitelerden uzman akademisyenlerin katkısıyla yeni hazırlanan "balık boyu cetveli"ne göre hamsinin 9, tekirin 11, istavritin ve barbunun 13, mezgitin 14. 5, lüferin 25, levreğin 30, palamutun 38, kalkanın ise 45 santimetre olarak avlanması gerektiğini bildirmiş.
    Bu habere bana ne deyip omuz silkip geçebilirsiniz.
    Peki ya Dicle, Balbay ve Haberal olayı
    Buna ne dersiniz?
    Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararın düzeltilmesine yönelik istemi oy birliği ile reddetti.
    Milletvekili seçilen ve halen haklarındaki davalardan tutuklu bulunan Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay tahliye talepleri ise oyçokluğuyla reddetti. 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün karara şerh koydu.
    Başkan Şengün ret kararına şu gerekçelerle katılmadı: "Kaçma, saklanma ve delilleri karartma ihtimali yok. Sebahat Tuncel kararı emsal olarak alınmalıdır"
    Haberal ve Balbay'a ret kararının gerekçeleri ise şöyle: "Delillerin tamamen toplanmamış olması, dosyadaki belge ve raporlar, kuvvetli suç şüphesinin devam etmesi, sanıkları isnat olunan suçlar, bir kısım sanıkların savunmalarının halen alınmamış olması, CMK 103. maddesindeki katalog suçlardan olması"
    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Hakkında milletvekili seçilmeye mani mahkûmiyet hükmü olan bir kişinin adaylığını seçim öncesi iptal etmeyen YSK bu konuda sorumlu ve basiretli davranmamıştır. TBMM'yi boykot çağrıları, hayâsızca yapılan tahrik ve tehditler Türkiye'yi çok vahim sonuçları olacak karanlık bir dönemin beklediğinin habercisidir.
    Herkes ve her kesim Anayasa ve yasalara saygılı olmak, Türkiye'nin geleceğini her türlü siyasi düşünce ve hesabın üstünde tutan bir sorumluluk anlayışıyla hareket etmek zorundadır.” diye konu hakkında oldukça isabetli bir yorum yaptı.
    Yani eğri oturup doğru konuşmak gerekir, mademki Dicle’ yi çıkarmayacaktınız o halde neden vekilliğe aday olmasına yeşil ışık yaktınız?
    Aynı durum Alan, Balbay ve Haberal için de geçerli…
    Yani durum şu anda yürütme ile yargı arasındaki bir kan davasına dönüşmüş durumda, bir tarafta “bırakmayız” diyen yargı diğer tarafta “almadan gitmeyiz” diyen vekiller…
    35 vekil olmadan oluşturulmaya çalışılan bir parlamento senaryosu.
    Türkiye’ yi gerim gerim germeye çalışanlar kimler, bundan kimin, ne faydası var?
    Biraz oturup ruhlarımızın bizi yakalamasına izin vermek, saat saat, dakika dakika gelişen flaş, flaş, flaşlara ara verip hayatımızı yavaşlatmak zorundayız.
    Bence 74 milyon olarak yavaş yaşamayı anlatan pembe salyangozlar kampanyasına dâhil olmalıyız.