GÜNÜMÜZÜN  yönetim kadrosunda söz sahibi olanlar, ayaklarında çarıkla çobanlık yaparak, bugünkü konumlarına ulaşabilmek için çok çalıştıklarını, babalarının sarı öküzü satıp, üniversite okuttuğunu, antarak hüzünlenirler. Ama iş uygulamaya geldiğinde, o günleri unutup, herkesin parası kadar eğitimden yararlanabileceği bir sistemi dayatmaya devam ederler/ediyorlar.  
Sosyal medya hesabında dikkatinizi çekmiştir. Yapılan sokak röportajında Lise ve üniversite seviyesindeki öğrencilere ''Cumhuriyet ne zaman ilan edildi?'' ve benzeri sorular yöneltiliyor. Verilen yanıtların ''büyük çoğunluğu'' diyeceğim ama değil, tamamına yakını yanlış olunca, ister istemez başınızı iki elinizin arasına alıp, kara kara düşünüyorsunuz. Düşünmek zorundasınız/zorundayız. Aksi takdirde, iki elimizin arasındaki başımızı mengeden kurtaramaz, gözlerimizi açıp, gökyüzüne bakamayız. Bu noktaya geldik.
Bugün, ''Özel Eğitim'' adı altında devreye sokulan sistem ile ''Parası olan okusun, eğitim görsün'' anlayışı hakim kılınırken, Özel eğitim kurumları ''Parayı veren düdüğü çalsın!'' anlaşıyla mezunlar verme noktasına gelmiştir. -İstisnalar kaideyi bozmaz- diyerek devam edelim.
Eğitim ve sağlık alanlarının, devletin gözetiminden çıkartılıp, ticari meta haline getirilmesi sonucunda, belki dün yaşanılan sorunları unuttuk ama daha büyük sorunlarla boğuşur hale geldik. Milli Eğitim verilmekten uzak kalındı. Çocukların en az lise öncesine kadar, bana göre lise de dahil devlet eliyle okutulması, eğitilmesi gerekir. Eğitimde eşitlik olmadığı süre içerisinde milli birlikten, beraberlikten söz edemeyiz...