YOZGAT olarak tüm umutlarımızı, yenilerinin kurulmasını talep ettiğimiz fabrikalara, tesislere 'içşi/çalışan' sıfatıyla kapağı atmaya bağlamışız. İstihdamı, birilerinin gelip kuracağı işletmede, fabrikada çalışmak olarak algılar hale gelmişiz/geldik.

Yozgat tarım kenti, en azından kağıt üzerinde. Buna karşılık köyler boşalmış. Üretim kendimize yeter durumda bile değil. Manava, pazara, markete gidiyoruz. Yozgat topraklarında daha kalitelisi, organik olarak üretilip, pazara sunabilme avantajı bulunan tarım ürünlerini alıp, çok pahalı olmasından yakınıyoruz. 

Yozgat, tarımı bir anda terk edip, sanayi kenti olabilme sürecine girmeyi tercih eden bir il. Sıkıntı da buradan başlıyor. Tarımsal üretim süreci devam ederken, tarıma dayalı sanayi tesisler ile mevcut hammaddeyi işleyebilecek tesislerin/fabrikaların kurulması gerekirken, hemen üst perdeden, bizde hammaddesi bulunmayan, yöresel üretimle bağlantısı olmayan yatırımları talep ettik. Talep ettiğimiz, etmekte olduğumuz ve bunun sonucunda kurulan tesislerde çalışan olarak hayatımızı kurtardığımızı düşünürken, bunun gerçek olmadığını gördük.  

Aslında vakit o kadar da geç değil. En azından 'Zararın neresinden dönülürse kardır' özdeyiş üzerinden hareketle, tarımsal üretimde aile işletmeleriyle birlikte çok ortaklı işletmeler devreye sokulabilir. Aile işletmelerinde yapılan üretimde kullanılan ekipman ve insan gücüyle birden fazla ortaklıkla tesis edilen işletmelerde üretim yapılmak suretiyle maliyetler düşecektir. Maliyetin düşmesi, hem üretenin daha fazla kazanmasını sağlayacak, hem de tüketicinin daha ucuza tarımsal ürün almasına vesile olacaktır...